Aslında başka bir yazı yazmıştım
Durup durup tekrar yapmış
Konuyu anlatamadığıma karar verince de silip atmıştım.
Bazen öyle olur.
Bir duyguya kapılırım, bir şeyi fark ederim.
Ve kilometrelerce yazmak isterim.
Ve bazen görürüm ki hissettiğim şeyi doğru anlatmaya, değil kilometre bir adım bile yaklaşmadan teğet geçmişim.
Olmamış olamamış bir sebepten.
Hayat gibi işte...
Biliyorum öğrendim ki herkes herkesin,
“Aklı” dışında her şeyini kıskanabiliyor.
Akıl kıskanılmıyor!
Akla nazar bu sebeple hiç değmiyor.
Çünkü maşallah herkesin aklı şampiyonlar liginde final oynuyor.
Ama değil işte ,
Aklınızın almadığı şeyler de oluyor.
Hani şu çok iyi çekilmiş filmlerdeki kurgu gibi.
Sizin zannettiğiniz sizin gördüğünüz sizin hissettiğiniz birilerinin kurgusu olabiliyor.
Hayat sahnelerine ek sahneler giriyor araya.
Katil sanıp yargıladığınız.
Mağdur sanıp kolladığınız.
Dost sanıp ağladığınız başkaları çıkabiliyor.
Bilmediğiniz gerçeklerde yalan kulaçlar atabiliyorsunuz.
Kaçırdığınız sahneler için dizlerinizi dövebiliyorsunuz.
O yüzden çok emin olmayın derim hiç bir şeye.
Bazı şeyler önlem alınmış bir” kurgu” olabilir
O aklımıza da çok güvenmeyin derim.
Sessizi madur zannetmeyin.
Sakın unutmayın ki çok konuşanın
“İçinden” düşünmeye çok vakti kalmaz.
Siz hangi sahneleri kaçırdığınızı hangi bakışı atladığınızı bilemezsiniz.
Hayat işte,
Sürpriz yumurta gibi...
Normal bir durum aslında bu anlattığım deneyim dediğimiz belki de bu aslında.
Sözün özü;
Ben insanlara güvenmeyin kendinizi bir odaya kitleyip orada kafayı yiyin filan demiyorum.
Güvenin elbet!
Bu değil tam olarak anlatmak istediğim.
İzleri iyi takip edin, satır aralarını iyi dinleyin.
Söylenenleri kulak arkası etmeyin.
Yüzleşmekten çekinmeyin.
İlla bir şeye “Güvenmememiz” gerekliyse
Sadece ve sadece,
Rica ederim,
Şu şahane Aklınıza güvenmeyin.