Ruhumuza füze attılar,
Yıllar oldu...
Ne gözün yaşı durdu ne de yürek soğudu.
Masumlar öldü.
Haklılar suçlu, suçlular kral oldu.
Ömrünü bilime, edebiyata, sanata ve ülkeye adayan en şahaneler mundar oldu.
Göz gördü...
Gönül öldü...
Ben piyanonun tutuklandığını gördüm mesela...
Kıdemlinin hiç aldırmadan garibanı ezdiğini de.
Ambulansı kirletir miyim? Diye endişe eden maden işçisi de gördüm.
Tedavi isteyen güzel kıza bahşiş verebileni de.
22 kilo kalan çocuk cenazesinin yuhlatıldığını duydu bu kulaklar.
Kaç bin kere öldük ki biz?
Bir ömrü asker ve adam geçirmişlerin vatan haini ilan edildiğini gördüm.
Yalanla talanla kendini alkışlatanları gördüm.
Bizim olan, güzel olan ne varsa talan edildiğini gördüm.
Ahbap çavuş ilişkilerinde
Ahbapın da Çavuşun da ayrı ayrı kötü olduklarını gördüm.
Anlatmaya kalksam yeter mi kelimeler?
Bu derginin hepsine yazsam mı biter?
Yok, elbette bitmez.
Ama bi şey diyim mi?
Kökü sağlam olana iklimin en kötüsü işlemez.
Her şeyin güzel olacağı masal değilmiş,
Demiştim size,
Biz dört mevsimin kalabalık insanları isterse neler yapabilirmiş.
Kim olduğumuzun nerden geldiğimizin neye inandığımızın ne önemi olabilir ki,
Bizim ortak inancımız doğruluktan insanlıktan geçer.
Kabahatlerini cümle içinde duble yol yaparak kapatmaya çalışanlarla yol alamayız.
Biz bu şartlar da Nefes bile alamayız,
Ama unutmayın bizler kötü de olamayız,
Biz ancak bu işlerden ders alır,
Birbirimize sıkı sıkı sarılırız.
Şimdi sözün özü,
Ağzımızda buruk bayat bir “acı badem” tadı ile,
Hep birlikte seslenelim,
Yar saçların lüle lüle...
Canım sizelere nihayet güle güle...