29 Ekim Cumartesi günü Mardin Midyat Diyarbakır gezisine katıldım. Diyarbakır havaalanından rehberimiz Onur Bingöl bizi aldı, güzel bir kahvaltıdan sonra yola koyulduk. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın önemini, Osmanlı İmparatorluğu’ndan başlayarak Cumhuriyet dönemine kadar olan dönemi rehberimiz bir solukta anlattı. İzmir Marşı’yla kutlamalarımız hepimizi heyecanlandırdı. Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa..
İlk durağımız Hasankeyf’i ziyaret ettik çok etkilendim. Rehberimizin güzel Türkçe’si ile anlattıklarını önce sadece dinliyordum ama tur boyunca gördüm ki anlatım tarzı, güzel Türkçe, güzel ifade, tarihi bilgiler genel kültürle birleşince sanatsal bir şölene dönüştü.
Mor Gabriel Manastırı’nı ziyaret ettikten sonra Dara Antik Kenti’ni gezdik. Yöredeki bir evin altındaki sarnıcının hikayesini orada yaşayan Fırat anlattı.
Deyrul Zafaran Manastırı’nı (Mor Hananyo) yöresel sempatik şiveleriyle manastır görevlilerinden dinledik. Bu arada harika bir tur grubuyla birlikte uyum içinde seyahat edip, ziyaretleri tamamlayıp, aracımızdaki yerimiz alıyor ve şimdi neyle, nasıl bir tarihle karşılaşacağız acaba diye tatlı bir merakla yola koyuluyoruz.
Kasımiye Medresesi’ni ziyaretimiz rehberimiz de Onur Bey’in anlatımıyla anılarımızda yerini aldı. Mezopotamya’yı seyrederek yola koyulduk. Bize katılmak isteyen bir çekirge aracın içinde zıpladıkça rehberimiz Onur Bey’in çekirgeyle sınavı da görülmeye değerdi. Gülmekten yaş gelen gözlerini silerken kaptanımız Tekin Bey’in yüz ifadesi hala gözlerimin önünde.
Mardin Midyat platosunun tarihi ismi Turabdin Bölgesi. Mardin sokaklarında sadece iki tane köpek birkaç tane kedi görebildik. Hayvanseverler evlerinin kapalı bahçelerinde besliyorlarmış. Çok fazla fırın var acaba iş yapabiliyorlar mı diye düşündüm.
Yöreye özgü mavi taştan yapılan Suryani nazar boncuklarından aldık. Mavi renkli badem şekeri ve diğer renkli şekerler, Süryani çöreği, bıttım sabunu en çok bilinenler. Mavi renkli badem şekerinin rengi Lahor ağacının kökünden yapılıyor. Bekledikçe rengi biraz daha açılıyor. Eğer kimyasal boya olsa hep mavi kalır.
Bıttım ağacı Mardin Midyat arasında tepelerde doğal olarak yetişmiş dağları tepeleri sarmış. Bu ağaç aşılandığı zaman meyvesi lezzetli antepfıstığı oluyor. Bıttım sabunu da ağacın yabani meyvelerinden yapılıyor. Düşüncelere dalmış etrafa bakınırken Ruşur taşı gözüme takıldı. Ne olduğunu sordum. Satıcı: “Bir çeşit kil. İki parmak arasında sıkıştırılınca ufalanıyor. Suyla karıştırılıp ıslatılan cilde sürülüyor. 15 dk bekledikten sonra suyla durulanıyor. Ciltte derin temizlik yapıyor, lekeleri zamanla yok ediyor.” diye açıkladı.
Hiçbir şey geçmişte kalmamış, gizli kalmamış Mardin’in çehresinde yaşıyor sanki.
Tarihi Mezopotamya, tapınak harabeleri, kadim kültürleri, aklımdan geçenleri anılarımdaki yerlerine yerleştirerek çevreyi seyrediyorum.
Diyarbakır On Gözlü Köprü’den Eğil’de Hazreti Zülkif, Hazreti Elyesâ türbe ziyareti sonrası Sur kasabasına geldik. Ermenilerin “Ruhani Merkezi” olarak kabul edilen Surp Sarkis Ermeni Kilisesi’ni ziyaret ettik. İslam’ın dört mezhebini simgeleyen dört ayaklı minare 1500 tarihinde Akkoyunlu Sultan Kasım Bey tarafından yaptırılan Şeyh Mutahhar Camii’ni ziyaret ettik.
Biz nereye gidersek gidelim bu kafa da bizimle geliyor. Ne çok şey düşündüm, gözledim, gördüm. Mardin’in inci kolyeyi andıran ışıklarıyla görüntüsünü hiç unutmayacağım. Can dostum Aysel ve ailesiyle birlikte yolculuk muhteşemdi. Asla unutmayacağım.
Tur şirketine, sevgili rehberimiz Onur Bingöl’e, kaptanımız Tekin Beye ve tur boyunca uyumlu, saygılı, sevimli, keyifli yol arkadaşlarıma sonsuz teşekkürlerimle.