Ah bu Merkür’ün geri gitmeleri ah!
30 Ekim – 21 Kasım arasında Merkür geri gidiyor. Etkileri 7 Kasım tarihine kadar sürecek ve Merkür’ün Yay burcuna geçtiği 9 Aralık tarihinde bitecek.
Merkür’ün Akrep burcu yolculuğu bizi karanlık düşüncelere itebilir. Bu karanlık bazen endişe, kaygı, sağlık, maddi, bazen de ikili ilişkiler aracılığıyla kendini hissettirir. Akrep burcu Merkür’ü en derin korkular, geçmişle hesaplaşmalar ve karanlık tarafımızda gömülü duyguların seslerini bize duyurur ve kendimizle hesaplaşmayı yönetebilir.
Merkür geri gidiş dönemlerinde sakarlıklar, iletişim kazaları, elektronik aletlerde aksaklıklar, seyahatlerle ilgili problemler, kontratlar, sözleşmeler ve iş bağlantılı konularda gecikmelere neden olan etkileri görebiliriz. Bu dönemi rahat atlatabilmek için düşünmek ve planlı hareket etmek en doğrusu olacaktır.
Parasal konular, sağlıkla ilgili konular, borç, miras, hayatımızda ne kadar önemliyse, daha da önemli olacaktır.
Merkür geri gidişleri aynı zamanda geçmişten bazı konuları hatırlatan dönemlerdir. Endişeler bizi çok yoracaktır.
9 Aralık tarihine kadar olan dönemde karanlık tarafımızın zihnimizi ve kararlarımızı had bildirme, intikam üzerinden ilerlemesine izin vermeyelim.
Merkür geri gidiyorken endişeye karşı eylem durumunda olalım. Tecrübeler işimizi daha kolaylaştırabilir. Tecrübelerimizin bizi getirdiği durum, içe dönük ve iç gözlemci tarafımızın güçlenmesidir. Endişe hissettiğimiz durumlarda, çıkış yolu bulmak ve içinde bulunduğumuz durumu anlamak için kendi içimize döneriz. İçsel süreci dışsal olarak kontrol edemeyiz. Çünkü sonsuz bir endişe, kuşku ve güvensizlik yaşayabiliriz. Hepimizde kendi başımıza kalıp, nerede yanlış yaptığımızı görmek için geçmişe bakma, yaşadıklarımızı gözden geçirme eğilimi vardır. Ama umutsuz ruh halimiz bize tümüyle orantısız olan muazzam bir başarısızlık da hissettirebilir. Ya inzivaya çekilip düşüneceğiz ya da olup biteni anlamaya çalışacağız ki iç sesimizi bulalım. Her ne kadar bu uygulama iyi sonuç vermese de her ne pahasına olursa olsun, kendimizden kuşku duymaktan kaçınmalıyız.
Biliyor musunuz, kendimize yapacağımız en büyük kötülüklerden biri hedefimizin saflığından kuşkulanmamızdır. Hedefimizi açıkça görene dek, hedefimizin saf bir güdü olduğundan, zararsız olduğundan ve hayatımıza hizmet edeceğinden emin olmamız için zihnimizi kullanmalıyız. İçsel süreç ve dışsal etkiler deneme yanılma yoluyla, maddi alemde istediklerimizi neyin yürüttüğünü keşfedeceğimize yardımcı olacaktır. Bu süreci doğru kullanmamız bizim için sağlıklı olacaktır. Yani, Kaosla karşılaştığımız zaman, içsel olarak çözümleyip aşabileceğimizi ve durumun kendi kendini dışsal olarak çözümleyeceği fikrine de sıkıca sarılmalıyız.
Sorunları aktif olarak çözmeliyiz, çözemediğimiz durumlarda hiç kimse kendimizi neden çektiğimizi anlamaz. Bu durum bize güvenen insanlarda düş kırıklığı yaratır. Bizi yanlış anlayıp sistemin neden işlemediğini kavrayamazlar. İçe dönerek sorunları çözemediğimiz zamanlarda da çözümün dışsal eylem yoluyla geleceğine inancımızı kaybetmemeliyiz.
İnsan yetersizlik duygusuyla kendisini geçersiz kılma eğilimindedir. Bu da kişiyi aşağıya doğru çeker. Bazen sorunu önceden sezip endişe hali oluşur ama bunun nedeni bilinmez. Eğer endişeye odaklanılırsa kötü durum senaryosu doğacaktır. İşte o zaman içsel duyguyu yeniden kazanıp, endişe ve korkulara karşı koyabilme gücü oluşmalı. Şimdi daha objektif bir bilgi elde edebilmek için dışa uzanmak gerekecektir.
Sezgilerimize iç sesimize güvenelim. Korku ve endişelerden uzak duralım. Zihnimize güvenelim. Kaygı ve endişelere karşı eyleme geçelim. Gelecek de gelecek, korkmadan adım atalım.
Mutlu kalın.