Bestemsu Özdemir... Fazla ortalarda görünmüyor, hep bir ayağı frende gibi otokontrollü yaşıyor. Yeni başlayacağı tiyatro oyununun hemen öncesinde röportaj için buluştuk. Çekime, sosyal sorumluluk projesi kapsamında gittiği barınaktan sahiplendiği, bir patisini de geçirdiği kazada kaybetmiş dünyalar tatlısı köpeği Maya ile geldi. Bestemsu’yu çekim süresince uyumu, enerjisi ve samimiyetiyle daha çok sevdik. Siz de daha yakından tanımak ister misiniz?
Sektöre ilk girdiğin dönemde aklında nasıl bir başarı hayali vardı? Şimdi dönüp baktığında kendini bu hayalin neresinde görüyorsun?
Ben sektöre çok büyük hayallerle girmedim, hayatım boyunca da oyuncu olmak gibi bir hayalim yoktu zaten. Sektöre girdikten sonra kendiliğinden gelişti aslında benim kariyerim. Bu işi sevdim, bu işte olmaktan keyif aldım ve daha çok emek verip, daha çok çalışmaya başladım. Şu anda da oyunculuğumla kendimi kanıtlamaya çabalıyorum. Güzel, hoş kızdan ziyade Bestemsu iyi bir oyuncu dendiğini duymak benim için oldukça motive edici. Hala hayal ettiğim yerde değilim, hepimizin hayalleri çok büyük ama kendimi olmak istemediğim bir yerde de görmüyorum, hedeflerime doğru ilerlediğim bir noktada görüyorum.
Bu zorlu arenada rakiplerinden sıyrılıp, seni başrollere taşıyan ne oldu? Güzellik mi yetenek mi?
Evet, çok zorlu bir sektördeyiz. Çok fazla insan var, kadın erkek fark etmiyor. Biraz emek vermekle alakalı olduğunu düşünüyorum bunların. İnsanlar bir noktada bunu görüyorlar, setteki disiplinin, insanlara karşı olan davranış biçimin, iş ahlakın, bunlar olmadığı sürece sektörde uzun süre tutunmanın mümkün olmadığını inananlardanım. Ben çalışmayı ve işimi seviyorum, sete ezber yapmadan gitmemeye, vaktinde gitmeye, insanlara iyi davranmaya özen gösteriyorum çünkü çok zor bir iş yapıyoruz ve herkesin motivasyona ihtiyacı var. Sanırım bunlar sektörde belli bir yıl geçtikten sonra ister istemez seni ayrı bir yere koyuyor diye düşünüyorum. Sadece yetenek ve güzelliğe indirgemek bana küçümsemek gibi geliyor. Yetenek ve güzellik büyük avantajlar fakat set ahlakı ve insanlara iyi davranma gibi özellikleriniz yoksa sektör sizi kabul etmiyor diye düşünüyorum.
İlk projenden itibaren hep farklı karakterler oynadın. En çok nasıl bir karaktere hayat vermek istersin?
Evet, çok farklı karakterler oynadım, bu konuda kendimi şanslı hissediyorum. Bu seçimleri yaparken çok özen gösterdim. Kürt bir kızı da oynadım, evin zengin ve şımarık kızını da oynadım, doktor, avukat gibi bir sürü farklı karakter oynadım. Bu benim için çok büyük bir şans çünkü bizde maalesef belli karakterler yapışıyor bir, iki kere oynayınca. Ben buna çok özen gösterdim. En çok, oynamanın beni zorlayan bir karaktere hayat vermek isterim. Spesifik bir özelliği yok sadece evde oturup okuduğumda ben bunu nasıl oynarım diye kendimi zorlayacağım bir karakter oynamak isterim.
Sana bir senaryo ya da herhangi bir proje geldiğinde, içinde var olmak isteyip istemediğine nasıl karar veriyorsun?
Benim için en önemlisi karakterle empati kurup kuramayacağım. Eğer karakterle empati kurduysam ve onu canlandırmayı çok istiyorsam, diğer özellikler bir adım geride kalıyor. Benim içim en önemlisi sundukları karakter.
Birçok dizi ve sinema filminde oynadın, oyunculuğunda kırılma noktası olarak gördüğün bir projen var mı?
Benim için kırılma noktası Kara Para Aşk. Herkesin oyunculuğumu da daha net gördüğü, kendimi ispat etmeyi başardığım ve insanlara ismimi duyurabildiğim proje Kara Para Aşk’tır kesinlikle.
Bir tiyatro oyununun provalarındasın, biraz bahseder misin oyundan ve oynayacağın karakterden?
Evet, tiyatro oyununa başladık, adı Türbülans. Eskiden Boeing Boeing diye oynanmış bu oyun. Dünyanın her yerinde defalarca oynanmış, çok eski bir Fransız oyunu. Ben de Janet diye çapkın bir kızı oynuyorum oyunda. Oyundaki üç hostes karakterinden biriyim. Oyunumuzun konusu Çapkın bir Fransız erkeğinin farklı hava yollarından ve farklı milletlerden üç farklı hostesle aynı anda nişanlı olması ve kızların da aynı anda şehirde olup, arkadaşının da eve gelmesiyle her şeyin karışması. Çok keyifli, komedi bir oyun. İnsanlar gelip izlerlerse daha da keyifli olacak. Bu zor dönemlerde insanlara biraz moral ve motivasyon sağlayabileceğimizi düşündüğümüz bir oyun
Televizyon mu, sinema mı, tiyatro mu?
Bunun tercihini yapamam, ben oyuncuyum. Hepsinin keyfi ve hazzı çok fazla. Tiyatroda canlı reaksiyonlar almak çok başka bir şey. Dizinin keyfi çok daha fazla, hata telafisi diye bir şey mümkün. Sinema, o dev perde çok çok başka. Senaryonun başı sonu belli ve çok farklı bir çalışma ortamı. Bu yüzden bir oyuncu olarak hiç biri için bir tercih yapamam. Hepsinden çok başka keyifler alıp, çok farklı şekillerde kendimi dolduruyorum.
Biraz kendinden, kendi dünyandan bahseder misin? Oyunculuk dışında nelerle meşgul oluyorsun? Vaktini nasıl geçirmeyi seviyorsun?
Oyunculuk dışında moda okuduğum için biraz onla da ilgilenmeye başladım. Resim yapmayı çok seviyorum. Seramik ve heykel yapmaktan çok keyif alıyorum. Onun dışında evde veya dışarda arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. Spora da başladım. Bunlar şu anda yaptığım şeyler diyebilirim.
En başlara gitsek, nasıl bir çocukluktu?
Ben güzel bir çocukluk geçirdim. Evet, annem ve babam küçük yaşta boşandılar ama zaten 20 küsur yıldır hayatımda baba dediğim biri var. Bu yüzden de zor bir çocukluk diyebileceğim bir şey yok. Annem hayatım boyunca benim için çalışıp çabaladı. Aynı şekilde Rober ve babam da öyle. Hatta üvey baba demek istemiyorum çünkü babam oldu. O yüzden çocukluğunu çok güzel ve doya doya yaşamış biriyim, çok keyifle, çok güzel bir çocukluk yaşadım diyebilirim.
Annenle baban sen çok küçükken ayrılıyorlar. O günlerden, artık kabuk tutsa da sana kalan bir yara izi var mı?
Evet, annem ve babam ben çok küçükken ayrıldılar fakat o günlerden çok büyük bir yaram var diyemem çünkü iki yaşındaydım boşandıklarında. Babam, aile kavramını henüz bilmediğim bir dönemde gittiği için onun eksikliğini hissedeceğim bir durum olmadı. Bu yüzden kabuk tutmuş bir yaram olduğu söylenemez. Sadece ilk boşandıklarında annemle zor şeyler yaşadık. Annemden ayrı kalmak zorunda kaldım, Ankara’da anneannemlerle birlikte yaşadım ama bunların bende çok büyük travmalar yarattığını düşünmüyorum. Annem bir şekilde yanımdaydı, zaten ilkokula başladığımda annemin yanındaydım. 2, 3 yıl ayrı kaldık annemle. Sanırım boşandıklarında beni en çok zorlayan şey anne ve babamdan ayrı kalıp anneannem ve dedemle birlikte yaşamaktı. Tabi onlar da benim canım, beni onlar büyüttü. Bunun başka keyifleri de vardı.
Babanla çok sık görüşmemişsin. Kaybettikten sonra yaşadığın ilk duygu neydi?
Evet, babamla çok sık görüşemedim, herkes baba olmak için doğmuyor sanırım. Babam vefat ettiğinde de üzüldüğüm şey buydu, hayal kırıklığıydı çünkü o da çok küçük yaşta baba olmuş ve bir gün her şeyin farkına varacak ve benimle bütün bu süreci telafi edecek diye bir hayalim vardı. Babam çok genç yaşta vefat etti ve bu zamanı telafi edemediğimiz için üzgünüm. Ama olsun, mekanı cennet olsun babacığımın.
Çocukluğunla barışık mısın?
Çocukluğumla barışığım, gayet tatlı ve güzel bir çocukluk yaşadığımı düşünüyorum.
Küçük Bestemsu şimdi karşında olsa ona neler söylersin?
Çok bir şey söylemezdim galiba. Çünkü insanlar beni belli konularda uyardığında çok akıllanan ve öyle dediyseniz ben bun yapmayayım diyen bir yapıya sahip değilim. Kendim tecrübe ediyorum iyisiyle ve kötüsüyle. Büyük ihtimalle ona bir şeyler söylerdim ama o dinlemezdi. Bunun bilincinde olduğum için ona hiçbir şey söylemezdim. Aynı hataları ve doğruları yapıp kendi yolunu bulsun isterdim.
Seni en çok neler heyecanlandırır? Hangi durumda hayata karşı çok motive hissedersin?
Ben genel olarak hayata karşı motiveyim galiba çünkü her uyanışımız bence bir mucize. Gece uyuyoruz ve sabah tekrar uyanıyoruz. Bu yüzden de genel olarak ekstra bir motivasyona ve beni heyecanlandıracak bir şeye ihtiyaç duymuyorum. Bir şeyler kötü gitse de kötü giden şeylerin ardından her zaman iyi şeyler geleceğine inanıyorum. Bu yüzden de her konuda motivasyonu yüksek bir insanım. Birçok sıkıntı ve dert yaşıyor olmama rağmen, hayatta halen çok güzel şeyler var ve motivasyonu kaybedecek bir durum yok diye düşünüyorum. Çünkü hayat mucizelerle dolu.
Modern estetik algısı ve günümüzdeki güzellik ölçüleri hakkında neler düşünüyorsun?
Ben özür diyorum çünkü insanlara laf etmek benim haddime değil ama insanların birbirlerine çok benzediklerini düşünüyorum. Ağzı, burnu, kaşı, gözü… Bir çok kadın bana aynı gözüküyor. Karakteristik, farklı, doğal dediğimiz kadın sayısı çok azaldı. Bu yüzden ben modern estetik algısını beğenmiyorum. Herkesin kendine has bir güzelliği olduğuna inanıyorum, buna büyük burun, ince dudak, ince çene gibi her şey dahil. Benimle de çocukken çok dalga geçtiler kalın kaşlarım var diye ama bir şekilde şu an herkes kalın kaşlı. İnsanların orijinal, kendi halini koruması ve içini doldurup, çok daha özgüvenli yürüyüp, davrandığında kimsenin de çok fazla dış güzelliğe baktığına inanmıyorum aslında. Modern güzellik algısının da insanların biraz içini boşattığına inanıyorum.
Güzel ve fit bir kadınsın. Var mı belli güzellik rutinin?
Çok teşekkür ediyorum. Çok dikkat ettiğim bir rutinim yok açıkçası. Çok yemek sevdalısı biri değilim ama yerim. En sevdiğim yemekler zeytinyağlılar ve sebzeler. Bu yüzden ister istemez daha fit oluyorum sanırım. Sadece cildim için makyajlı yatmamaya özen gösteriyorum, düzenli olarak kullandığım kremlerim var. Bunun dışında söyleyebileceğim bir şey yok.
Bir dönem aktif olarak spor yapmışsın, şimdilerde sporla aran nasıl?
Evet, eski voleybolcuyum. Tabi ki sektöre girince spor hayatım minimuma indi. Yeni yeni tekrar spora başladım ve şimdilerde sporla aramı iyi tutmaya başladım.
Moda tasarımı okudun; eğitimini aldığın alanda bir şeyler yapıp, kendi markanı yaratmak ister misin?
Evet, moda okudum ki okulumu henüz bitirebilmiş değilim. Kendi markamı yaratmak istiyorum ve bunun için bir yerle anlaşmaya varmak üzereyiz. Kendi adıma, kendi tasarladığım, çizdiğim ürünleri yurtdışında belli yerlerde satışa çıkartacağız. Bu tamamen aktif hale geldiğinde insanlar benim paylaşımlarımdan her yerden bunu görmüş olacaklar. Bir aksilik olmazsa bu sene içinde bunu gerçekleştireceğim.
Peki, modayı takip eder misin ve tarzını nasıl tanımlarsın?
Modayı takip ediyorum ama her şeyi de kendime uyarlamaya çalışmıyorum açıkçası. Tarzımı nasıl tanımlayacağımı bilmiyorum ama tanıdığım insanlar seveceğim kıyafetleri gördüğünde bu Bestemsu’luk derler. İspanyol paçalar, crop-toplar gibi. Ben yıllardır bunları giyiyorum. Kendime has bir tarzım var ama bunu nasıl tanımlayabileceğimi bilmiyorum.
Sosyal medyayı aktif kullanıyor musun?
Sosyal medyayı aktif kullanmıyorum. Daha yeni yeni çevremin baskısıyla kullanmaya çalışıyorum. Sanal dünyaya çok adapte olabilmiş değilim ama herkes buraya kaydığı için de ben de elimden geleni yapıyorum. Minimum filtre ve photoshop uygulamadan ama bunu gerçekten belirtmek istiyorum. Kendim olarak var olmaya çalışıyorum.
Zaman zaman olumsuz yorumlarla karşılaşıyor musun? Öyle zamanlarda bu, psikolojine nasıl yansıyor?
Olumsuz yorumlarla tabi ki karşılaşıyoruz. Günümüzde insanlar iyi olan şeyleri övmek ve takdir etmek yerine kötü şeyler söylemeyi tercih ediyorlar. Bu yüzden tabi ki herkes gibi ben de kötü yorumlar alıyorum. Önceden çok üzülürdüm, yazılan en küçük yoruma bile kafayı takardım. Artık bu durumun bana özel olmadığının farkındayım. Bir şeyi çok iyi ve doğru yapsan da senin hakkında çok kötü şeyler söylenebildiğinin bilincindeyim. Bu yüzden de herkesin kendi düşüncesi deyip hayatıma devam ediyorum. Tabi ki üzüldüğüm anlar oluyor fakat bunlara kafayı takmayı atlatalı bir kaç yıl oldu galiba. Keşke bu kadar kötü yorumlar yapmak yerine birbirimizin ayıplarımızı, kötü yanlarımızı örtmeye çalışıp, iyi bir şey yapıldığında bunları takdir etmeyi öğrensek.
Ayakları üzerinde durabilen başarılı bir genç kadın olarak, hayalleri için adım atmak isteyip de cesaret edemeyen diğer kadınlara vermek istediğin mesaj var mı?
Evet, ayaklarımın üzerinde durmaya çalışıyorum, teşekkür ediyorum. Hayalleri için adım atmak isteyip cesaret edemeyen kadınlara sadece cesur olmalarını söyleyebilirim. Bir şey yapmadan, adım atmadan, denemeden olup olmayacağını bilemeyiz. Bu yüzden kendilerinde o gücü bulsunlar. Yanılmadan, yanlış yapmadan doğruları görüp, bulamıyoruz. Bir kadın bir şey istediğinde yapabilir. Buna çok inanıyorum. Sadece yeterince istediklerine emin oldukları anlarda adım atsınlar.
Herkes aşkı kendine göre tanımlar, senin için aşkın tanımını sorsam...
Aşkın tanımı sanırım ayakların yerden kesilmesi. Başka bir şey düşünmeyip, görmeyip, sadece onunla olmayı istemek. Her zaman yanımda olmasını istemek. Benim için bu böyle sanırım. Aşk benim için önemli, tabi ki iş, aile, dost, arkadaş çok çok önemli ama aşkın insanı motive ettiğine, her şeye çok daha fazla bağladığına inanıyorum ki işimizde de aşk gerekiyor. İşimizi de aşkla yapmamız gerekiyor ki ben çok aşık olduğum bir iş yapıyorum ve aşkın tanımını sadece bu şekilde yapabiliyorum.
Hayatında özel biri var mı?
Evet, hayatımda biri var. Bir yıldır Can ile birlikteyiz.
İdeal ilişki tanımın nedir peki?
İdeal ilişki tanımım sanırım birbirine destek olmak, birbirini anlamaya çalışmak, empati kurabilmek. Bunlar olmadığında ilişki çıkmaza giriyor. Saygı ve sevgiyi söylemiyorum bile, bunlar olmazsa olmaz
İlişkiler evlilikler neden artık uzun ömürlü olamıyor, nerede bozuluyor büyü?
İlişki ve evlilikler uzun sürmüyor çünkü insanlar sosyal medyadan dolayı çok fazla seçenekleri olduğunu düşünüyorlar. Ben bu dünyanın gerçek olmadığını düşündüğüm için, çok seçenek olduğunu düşünenlerden değilim. Birine bir şey hissetmenin çok zor olduğuna inananlardanım. Bu yüzden de insanların kafalarının karıştığını ve dışarda daha çok insan var yanılgısıyla var olan ilişkilerini harcadıklarını ve yeterince emek vermeyip, çok kolay pes etkilerini düşünüyorum. İnsanlar artık eskisi gibi sabırlı ve anlayışlı değil, hiçbir şeye tahammülleri yok. Bütün bunlar olduğunda bir ilişkiyi ki arkadaş, aile ve iş ilişkisi de dahil yürütmek çok zor. Biraz daha sabırlı, anlayışlı ve tahammüllü olmak gerekiyor bence. Evlenmedim ama ilişkideki sırların bunlar olduğunu düşünüyorum.
Pandemi süreci hepimizin hayatını değiştirdi. Karantina günlerinden en çok ne öğrendin?
Evet, hepimizin hayatını değiştirdi. Hepimiz yeni bir düzende yaşamaya başladık. Ben sağlığın her şeyden önemli olduğunu pandemi ve yaşadığım başka şeylerle bu yıl öğrendim. Onun dışında birçok şeyin ne kadar boş olduğunu da öğrendik galiba. Hayatta dışarı çıkıp yemek yemek bile bir lüks haline geldi. Arkadaşlarımıza, annemize, babamıza sarılabilmek lüks şu anda. Bu kadar küçük şeylerin ne kadar önemli oluğunu anladığım bir dönem aslında benim için. Sevdiklerimize dokunamadığımız bir dönemde yaşıyoruz şu anda ve bence daha zor bir şey olamaz.
Yakın gelecekle ilgili neler var planlarında?
Barınak açmak gibi bir hayalim var. Zamanı geldiğinde bir yuva kurup çoluğa çocuğa da karışmak istiyorum ama öncelikle kariyerimde hedeflediğim bir yer var ve oraya gelmeyi çok istiyorum, bunun için de elimden gelen her şeyi yapıyorum.
Röportaj: Zişan Seçkin
Fotoğraf: Yiğit Danacı
Makyaj: Cüneyt Seven
Styling: Seda Solmaz
Saç: Sabit Akkaya
Saç Asistanı: Ali Efe Tarım
Backstage: Özge Girgin
Fotoğraf Asistanı: Çağrı Avcı
Mekan: Mercure İstanbul Bomonti Hotel
Sektöre ilk girdiğin dönemde aklında nasıl bir başarı hayali vardı? Şimdi dönüp baktığında kendini bu hayalin neresinde görüyorsun?
Ben sektöre çok büyük hayallerle girmedim, hayatım boyunca da oyuncu olmak gibi bir hayalim yoktu zaten. Sektöre girdikten sonra kendiliğinden gelişti aslında benim kariyerim. Bu işi sevdim, bu işte olmaktan keyif aldım ve daha çok emek verip, daha çok çalışmaya başladım. Şu anda da oyunculuğumla kendimi kanıtlamaya çabalıyorum. Güzel, hoş kızdan ziyade Bestemsu iyi bir oyuncu dendiğini duymak benim için oldukça motive edici. Hala hayal ettiğim yerde değilim, hepimizin hayalleri çok büyük ama kendimi olmak istemediğim bir yerde de görmüyorum, hedeflerime doğru ilerlediğim bir noktada görüyorum.
Bu zorlu arenada rakiplerinden sıyrılıp, seni başrollere taşıyan ne oldu? Güzellik mi yetenek mi?
Evet, çok zorlu bir sektördeyiz. Çok fazla insan var, kadın erkek fark etmiyor. Biraz emek vermekle alakalı olduğunu düşünüyorum bunların. İnsanlar bir noktada bunu görüyorlar, setteki disiplinin, insanlara karşı olan davranış biçimin, iş ahlakın, bunlar olmadığı sürece sektörde uzun süre tutunmanın mümkün olmadığını inananlardanım. Ben çalışmayı ve işimi seviyorum, sete ezber yapmadan gitmemeye, vaktinde gitmeye, insanlara iyi davranmaya özen gösteriyorum çünkü çok zor bir iş yapıyoruz ve herkesin motivasyona ihtiyacı var. Sanırım bunlar sektörde belli bir yıl geçtikten sonra ister istemez seni ayrı bir yere koyuyor diye düşünüyorum. Sadece yetenek ve güzelliğe indirgemek bana küçümsemek gibi geliyor. Yetenek ve güzellik büyük avantajlar fakat set ahlakı ve insanlara iyi davranma gibi özellikleriniz yoksa sektör sizi kabul etmiyor diye düşünüyorum.
İlk projenden itibaren hep farklı karakterler oynadın. En çok nasıl bir karaktere hayat vermek istersin?
Evet, çok farklı karakterler oynadım, bu konuda kendimi şanslı hissediyorum. Bu seçimleri yaparken çok özen gösterdim. Kürt bir kızı da oynadım, evin zengin ve şımarık kızını da oynadım, doktor, avukat gibi bir sürü farklı karakter oynadım. Bu benim için çok büyük bir şans çünkü bizde maalesef belli karakterler yapışıyor bir, iki kere oynayınca. Ben buna çok özen gösterdim. En çok, oynamanın beni zorlayan bir karaktere hayat vermek isterim. Spesifik bir özelliği yok sadece evde oturup okuduğumda ben bunu nasıl oynarım diye kendimi zorlayacağım bir karakter oynamak isterim.
Sana bir senaryo ya da herhangi bir proje geldiğinde, içinde var olmak isteyip istemediğine nasıl karar veriyorsun?
Benim için en önemlisi karakterle empati kurup kuramayacağım. Eğer karakterle empati kurduysam ve onu canlandırmayı çok istiyorsam, diğer özellikler bir adım geride kalıyor. Benim içim en önemlisi sundukları karakter.
Birçok dizi ve sinema filminde oynadın, oyunculuğunda kırılma noktası olarak gördüğün bir projen var mı?
Benim için kırılma noktası Kara Para Aşk. Herkesin oyunculuğumu da daha net gördüğü, kendimi ispat etmeyi başardığım ve insanlara ismimi duyurabildiğim proje Kara Para Aşk’tır kesinlikle.
Bir tiyatro oyununun provalarındasın, biraz bahseder misin oyundan ve oynayacağın karakterden?
Evet, tiyatro oyununa başladık, adı Türbülans. Eskiden Boeing Boeing diye oynanmış bu oyun. Dünyanın her yerinde defalarca oynanmış, çok eski bir Fransız oyunu. Ben de Janet diye çapkın bir kızı oynuyorum oyunda. Oyundaki üç hostes karakterinden biriyim. Oyunumuzun konusu Çapkın bir Fransız erkeğinin farklı hava yollarından ve farklı milletlerden üç farklı hostesle aynı anda nişanlı olması ve kızların da aynı anda şehirde olup, arkadaşının da eve gelmesiyle her şeyin karışması. Çok keyifli, komedi bir oyun. İnsanlar gelip izlerlerse daha da keyifli olacak. Bu zor dönemlerde insanlara biraz moral ve motivasyon sağlayabileceğimizi düşündüğümüz bir oyun
Televizyon mu, sinema mı, tiyatro mu?
Bunun tercihini yapamam, ben oyuncuyum. Hepsinin keyfi ve hazzı çok fazla. Tiyatroda canlı reaksiyonlar almak çok başka bir şey. Dizinin keyfi çok daha fazla, hata telafisi diye bir şey mümkün. Sinema, o dev perde çok çok başka. Senaryonun başı sonu belli ve çok farklı bir çalışma ortamı. Bu yüzden bir oyuncu olarak hiç biri için bir tercih yapamam. Hepsinden çok başka keyifler alıp, çok farklı şekillerde kendimi dolduruyorum.
Biraz kendinden, kendi dünyandan bahseder misin? Oyunculuk dışında nelerle meşgul oluyorsun? Vaktini nasıl geçirmeyi seviyorsun?
Oyunculuk dışında moda okuduğum için biraz onla da ilgilenmeye başladım. Resim yapmayı çok seviyorum. Seramik ve heykel yapmaktan çok keyif alıyorum. Onun dışında evde veya dışarda arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. Spora da başladım. Bunlar şu anda yaptığım şeyler diyebilirim.
En başlara gitsek, nasıl bir çocukluktu?
Ben güzel bir çocukluk geçirdim. Evet, annem ve babam küçük yaşta boşandılar ama zaten 20 küsur yıldır hayatımda baba dediğim biri var. Bu yüzden de zor bir çocukluk diyebileceğim bir şey yok. Annem hayatım boyunca benim için çalışıp çabaladı. Aynı şekilde Rober ve babam da öyle. Hatta üvey baba demek istemiyorum çünkü babam oldu. O yüzden çocukluğunu çok güzel ve doya doya yaşamış biriyim, çok keyifle, çok güzel bir çocukluk yaşadım diyebilirim.
Annenle baban sen çok küçükken ayrılıyorlar. O günlerden, artık kabuk tutsa da sana kalan bir yara izi var mı?
Evet, annem ve babam ben çok küçükken ayrıldılar fakat o günlerden çok büyük bir yaram var diyemem çünkü iki yaşındaydım boşandıklarında. Babam, aile kavramını henüz bilmediğim bir dönemde gittiği için onun eksikliğini hissedeceğim bir durum olmadı. Bu yüzden kabuk tutmuş bir yaram olduğu söylenemez. Sadece ilk boşandıklarında annemle zor şeyler yaşadık. Annemden ayrı kalmak zorunda kaldım, Ankara’da anneannemlerle birlikte yaşadım ama bunların bende çok büyük travmalar yarattığını düşünmüyorum. Annem bir şekilde yanımdaydı, zaten ilkokula başladığımda annemin yanındaydım. 2, 3 yıl ayrı kaldık annemle. Sanırım boşandıklarında beni en çok zorlayan şey anne ve babamdan ayrı kalıp anneannem ve dedemle birlikte yaşamaktı. Tabi onlar da benim canım, beni onlar büyüttü. Bunun başka keyifleri de vardı.
Babanla çok sık görüşmemişsin. Kaybettikten sonra yaşadığın ilk duygu neydi?
Evet, babamla çok sık görüşemedim, herkes baba olmak için doğmuyor sanırım. Babam vefat ettiğinde de üzüldüğüm şey buydu, hayal kırıklığıydı çünkü o da çok küçük yaşta baba olmuş ve bir gün her şeyin farkına varacak ve benimle bütün bu süreci telafi edecek diye bir hayalim vardı. Babam çok genç yaşta vefat etti ve bu zamanı telafi edemediğimiz için üzgünüm. Ama olsun, mekanı cennet olsun babacığımın.
Çocukluğunla barışık mısın?
Çocukluğumla barışığım, gayet tatlı ve güzel bir çocukluk yaşadığımı düşünüyorum.
Küçük Bestemsu şimdi karşında olsa ona neler söylersin?
Çok bir şey söylemezdim galiba. Çünkü insanlar beni belli konularda uyardığında çok akıllanan ve öyle dediyseniz ben bun yapmayayım diyen bir yapıya sahip değilim. Kendim tecrübe ediyorum iyisiyle ve kötüsüyle. Büyük ihtimalle ona bir şeyler söylerdim ama o dinlemezdi. Bunun bilincinde olduğum için ona hiçbir şey söylemezdim. Aynı hataları ve doğruları yapıp kendi yolunu bulsun isterdim.
Seni en çok neler heyecanlandırır? Hangi durumda hayata karşı çok motive hissedersin?
Ben genel olarak hayata karşı motiveyim galiba çünkü her uyanışımız bence bir mucize. Gece uyuyoruz ve sabah tekrar uyanıyoruz. Bu yüzden de genel olarak ekstra bir motivasyona ve beni heyecanlandıracak bir şeye ihtiyaç duymuyorum. Bir şeyler kötü gitse de kötü giden şeylerin ardından her zaman iyi şeyler geleceğine inanıyorum. Bu yüzden de her konuda motivasyonu yüksek bir insanım. Birçok sıkıntı ve dert yaşıyor olmama rağmen, hayatta halen çok güzel şeyler var ve motivasyonu kaybedecek bir durum yok diye düşünüyorum. Çünkü hayat mucizelerle dolu.
Modern estetik algısı ve günümüzdeki güzellik ölçüleri hakkında neler düşünüyorsun?
Ben özür diyorum çünkü insanlara laf etmek benim haddime değil ama insanların birbirlerine çok benzediklerini düşünüyorum. Ağzı, burnu, kaşı, gözü… Bir çok kadın bana aynı gözüküyor. Karakteristik, farklı, doğal dediğimiz kadın sayısı çok azaldı. Bu yüzden ben modern estetik algısını beğenmiyorum. Herkesin kendine has bir güzelliği olduğuna inanıyorum, buna büyük burun, ince dudak, ince çene gibi her şey dahil. Benimle de çocukken çok dalga geçtiler kalın kaşlarım var diye ama bir şekilde şu an herkes kalın kaşlı. İnsanların orijinal, kendi halini koruması ve içini doldurup, çok daha özgüvenli yürüyüp, davrandığında kimsenin de çok fazla dış güzelliğe baktığına inanmıyorum aslında. Modern güzellik algısının da insanların biraz içini boşattığına inanıyorum.
Güzel ve fit bir kadınsın. Var mı belli güzellik rutinin?
Çok teşekkür ediyorum. Çok dikkat ettiğim bir rutinim yok açıkçası. Çok yemek sevdalısı biri değilim ama yerim. En sevdiğim yemekler zeytinyağlılar ve sebzeler. Bu yüzden ister istemez daha fit oluyorum sanırım. Sadece cildim için makyajlı yatmamaya özen gösteriyorum, düzenli olarak kullandığım kremlerim var. Bunun dışında söyleyebileceğim bir şey yok.
Bir dönem aktif olarak spor yapmışsın, şimdilerde sporla aran nasıl?
Evet, eski voleybolcuyum. Tabi ki sektöre girince spor hayatım minimuma indi. Yeni yeni tekrar spora başladım ve şimdilerde sporla aramı iyi tutmaya başladım.
Moda tasarımı okudun; eğitimini aldığın alanda bir şeyler yapıp, kendi markanı yaratmak ister misin?
Evet, moda okudum ki okulumu henüz bitirebilmiş değilim. Kendi markamı yaratmak istiyorum ve bunun için bir yerle anlaşmaya varmak üzereyiz. Kendi adıma, kendi tasarladığım, çizdiğim ürünleri yurtdışında belli yerlerde satışa çıkartacağız. Bu tamamen aktif hale geldiğinde insanlar benim paylaşımlarımdan her yerden bunu görmüş olacaklar. Bir aksilik olmazsa bu sene içinde bunu gerçekleştireceğim.
Peki, modayı takip eder misin ve tarzını nasıl tanımlarsın?
Modayı takip ediyorum ama her şeyi de kendime uyarlamaya çalışmıyorum açıkçası. Tarzımı nasıl tanımlayacağımı bilmiyorum ama tanıdığım insanlar seveceğim kıyafetleri gördüğünde bu Bestemsu’luk derler. İspanyol paçalar, crop-toplar gibi. Ben yıllardır bunları giyiyorum. Kendime has bir tarzım var ama bunu nasıl tanımlayabileceğimi bilmiyorum.
Sosyal medyayı aktif kullanıyor musun?
Sosyal medyayı aktif kullanmıyorum. Daha yeni yeni çevremin baskısıyla kullanmaya çalışıyorum. Sanal dünyaya çok adapte olabilmiş değilim ama herkes buraya kaydığı için de ben de elimden geleni yapıyorum. Minimum filtre ve photoshop uygulamadan ama bunu gerçekten belirtmek istiyorum. Kendim olarak var olmaya çalışıyorum.
Zaman zaman olumsuz yorumlarla karşılaşıyor musun? Öyle zamanlarda bu, psikolojine nasıl yansıyor?
Olumsuz yorumlarla tabi ki karşılaşıyoruz. Günümüzde insanlar iyi olan şeyleri övmek ve takdir etmek yerine kötü şeyler söylemeyi tercih ediyorlar. Bu yüzden tabi ki herkes gibi ben de kötü yorumlar alıyorum. Önceden çok üzülürdüm, yazılan en küçük yoruma bile kafayı takardım. Artık bu durumun bana özel olmadığının farkındayım. Bir şeyi çok iyi ve doğru yapsan da senin hakkında çok kötü şeyler söylenebildiğinin bilincindeyim. Bu yüzden de herkesin kendi düşüncesi deyip hayatıma devam ediyorum. Tabi ki üzüldüğüm anlar oluyor fakat bunlara kafayı takmayı atlatalı bir kaç yıl oldu galiba. Keşke bu kadar kötü yorumlar yapmak yerine birbirimizin ayıplarımızı, kötü yanlarımızı örtmeye çalışıp, iyi bir şey yapıldığında bunları takdir etmeyi öğrensek.
Ayakları üzerinde durabilen başarılı bir genç kadın olarak, hayalleri için adım atmak isteyip de cesaret edemeyen diğer kadınlara vermek istediğin mesaj var mı?
Evet, ayaklarımın üzerinde durmaya çalışıyorum, teşekkür ediyorum. Hayalleri için adım atmak isteyip cesaret edemeyen kadınlara sadece cesur olmalarını söyleyebilirim. Bir şey yapmadan, adım atmadan, denemeden olup olmayacağını bilemeyiz. Bu yüzden kendilerinde o gücü bulsunlar. Yanılmadan, yanlış yapmadan doğruları görüp, bulamıyoruz. Bir kadın bir şey istediğinde yapabilir. Buna çok inanıyorum. Sadece yeterince istediklerine emin oldukları anlarda adım atsınlar.
Herkes aşkı kendine göre tanımlar, senin için aşkın tanımını sorsam...
Aşkın tanımı sanırım ayakların yerden kesilmesi. Başka bir şey düşünmeyip, görmeyip, sadece onunla olmayı istemek. Her zaman yanımda olmasını istemek. Benim için bu böyle sanırım. Aşk benim için önemli, tabi ki iş, aile, dost, arkadaş çok çok önemli ama aşkın insanı motive ettiğine, her şeye çok daha fazla bağladığına inanıyorum ki işimizde de aşk gerekiyor. İşimizi de aşkla yapmamız gerekiyor ki ben çok aşık olduğum bir iş yapıyorum ve aşkın tanımını sadece bu şekilde yapabiliyorum.
Hayatında özel biri var mı?
Evet, hayatımda biri var. Bir yıldır Can ile birlikteyiz.
İdeal ilişki tanımın nedir peki?
İdeal ilişki tanımım sanırım birbirine destek olmak, birbirini anlamaya çalışmak, empati kurabilmek. Bunlar olmadığında ilişki çıkmaza giriyor. Saygı ve sevgiyi söylemiyorum bile, bunlar olmazsa olmaz
İlişkiler evlilikler neden artık uzun ömürlü olamıyor, nerede bozuluyor büyü?
İlişki ve evlilikler uzun sürmüyor çünkü insanlar sosyal medyadan dolayı çok fazla seçenekleri olduğunu düşünüyorlar. Ben bu dünyanın gerçek olmadığını düşündüğüm için, çok seçenek olduğunu düşünenlerden değilim. Birine bir şey hissetmenin çok zor olduğuna inananlardanım. Bu yüzden de insanların kafalarının karıştığını ve dışarda daha çok insan var yanılgısıyla var olan ilişkilerini harcadıklarını ve yeterince emek vermeyip, çok kolay pes etkilerini düşünüyorum. İnsanlar artık eskisi gibi sabırlı ve anlayışlı değil, hiçbir şeye tahammülleri yok. Bütün bunlar olduğunda bir ilişkiyi ki arkadaş, aile ve iş ilişkisi de dahil yürütmek çok zor. Biraz daha sabırlı, anlayışlı ve tahammüllü olmak gerekiyor bence. Evlenmedim ama ilişkideki sırların bunlar olduğunu düşünüyorum.
Pandemi süreci hepimizin hayatını değiştirdi. Karantina günlerinden en çok ne öğrendin?
Evet, hepimizin hayatını değiştirdi. Hepimiz yeni bir düzende yaşamaya başladık. Ben sağlığın her şeyden önemli olduğunu pandemi ve yaşadığım başka şeylerle bu yıl öğrendim. Onun dışında birçok şeyin ne kadar boş olduğunu da öğrendik galiba. Hayatta dışarı çıkıp yemek yemek bile bir lüks haline geldi. Arkadaşlarımıza, annemize, babamıza sarılabilmek lüks şu anda. Bu kadar küçük şeylerin ne kadar önemli oluğunu anladığım bir dönem aslında benim için. Sevdiklerimize dokunamadığımız bir dönemde yaşıyoruz şu anda ve bence daha zor bir şey olamaz.
Yakın gelecekle ilgili neler var planlarında?
Barınak açmak gibi bir hayalim var. Zamanı geldiğinde bir yuva kurup çoluğa çocuğa da karışmak istiyorum ama öncelikle kariyerimde hedeflediğim bir yer var ve oraya gelmeyi çok istiyorum, bunun için de elimden gelen her şeyi yapıyorum.
Röportaj: Zişan Seçkin
Fotoğraf: Yiğit Danacı
Makyaj: Cüneyt Seven
Styling: Seda Solmaz
Saç: Sabit Akkaya
Saç Asistanı: Ali Efe Tarım
Backstage: Özge Girgin
Fotoğraf Asistanı: Çağrı Avcı
Mekan: Mercure İstanbul Bomonti Hotel