ATV’nin sevilen dizisi Kuruluş Osman’ın güzeller güzeli Aygül Sultanı Buse Arslan... Olgun, düşünceli ve güçlü oyunculuğuyla başarı ivmesi hızla yükselen bir oyuncu… Sevgili Buse’yle dünü, bugünü ve hedeflerini konuştuk.
Kuruluş Osman dizisiyle ekrana geri döndün. Üstelik çok zor koşullar altında yaşadığımız bir dönemde settesin. Motivasyonun yerinde mi, nasıl hissediyorsun?
Evet, Kuruluş Osman’dan hemen önce oyunculuk üzerine master yaptım. Fatma Özcan’ın yazdığı ‘Geriye Ne Kaldıysa’ oyununda oynadım. Artık seti özlediğim vakit Kuruluş Osman’ın hazırlıkları başladı. Uzun süre eğitim aldık. Set başladığında artık herkes hazırdı. Zaten oturmuş bir setti. Bizde hazır olduğumuz için kolay adapte olduk. Biz Türkiye’nin en büyük platosunda doğa ile iç içe çalışıyoruz. Sahnelerimizin çoğu ormanlık arazilerde ve bol oksijen alıyoruz. Tüm önlemler alındığı için gayet rahat çalışıyoruz. Tüm dünyanın yaşadıklarından bağımsız izole bir yerdeyiz. Böyle bir ortamda çalışmak motive ediyor beni. Yoksa şu pandemi dönemi bana çok ağır gelirdi.
Kuruluş Osman’ın kadrosuna nasıl dahil oldun?
“Game Of Trones” izledikten sonra bir dönem işinde olma isteğim iyice artmıştı. Bir oyuncunun at binmesi, kılıç kuşanması, ok atabilmesi çok büyük bir artı. Öyle bir donanıma sahip olmak ve her anlamda insanın yapabileceklerinin sınırsızlığını göstermeyi çok istiyordum. Tam o sırada Bozdağ Film ile görüşmeye başladık. Platoya gittim. Kostümleri denedik. Ardından set başlamadan deneme çekimi için set kuruldu ve kostümlü bir çekim yaptık. Ben rolü sevdim rol de beni. Sonra da eğitimlere başlamam için aradılar.
Babamın hayali ve büyük arzusuydu bu iş, onun hayalini de gerçekleştirebildiğim için çok mutluyum.
Aygül Hatun karakterinden bahseder misin biraz?
Aygül geleneklerine bağlı, obasını, şimdiki anlamda vatanını çok seven gönülden bağlı bir karakter. Bu nedenle babasına çok güvenmiş. Obası için kendini feda etmiş ve evlenmiş. Hatta başlarda istemediği bir oğlu olmuş. Ancak sonra her şeyin iç yüzünü öğrendikçe güçlenmiş. Aygül, bir insan, bir kadın ve bir anne olarak kendini, içinde olan tüm gücünü tanımış. Başlangıçta deli denecek kadar cesur bir yolla kendini ifade etmesi gerekmiş! Yaşadıkları hiç de kolay olmayan Aygül sınır tanımaz davranışlar sergilemiş bilerek. İçindeki vatan aşkına ve Osman’ın aşkına güvenerek yola çıkmış. Osman’ın hayatını kurtarmış. Hiç bir acıyı zorluğu önemsememiş, Geleneksel bir yapının içinde kendini bir savaşçı kadın olarak kabul ettirmiş. Unutmamamız gereken en önemli şey Aygül’ün Kayı Obası’nın sultanı olduğudur. Osmanlı’nın kuruluşundaki “güçlü kadının” da sembolü gibi düşünüyorum ben bunu. Kayı Soyu’ndan Kayı Boyu’ndan gelen yegane kadın. Ertuğrul’un üç oğlu ve Aygül Kuruluş’un en değerli yapı taşlarından diye düşünüyorum.
Sen Buse olarak neler kattın ona, o sana neler kattı?
Ben Aygül Hatun için çok çalıştım, kondisyonumu sağlam tuttum. İyi beslendim, kendime çok iyi baktım. O da benim bedenimde özgürce yaşama imkanı buldu. Aygül’ün Aygül olmasına müsaade ettim. Sonra tabii ki aile bağları, güçlü saf sevgi ve dik duruş benim kanımda da dolaşır. Aygül ile bütünleştik bu vesileler ile de. Ama ben cesareti unutmuştum. Eski cesur Buse’yi. Cesareti aptallık olarak görmeye başlamıştım. Aygül sayesinde cesaretin önemi yeniden gündemime geldi.
En çok hangi sahnenin çekimlerinde zorlandın?
Esir alındığım sahnede çok zorlandım. Ellerim bağlı bir şekilde sürüklenip yere atılıyordum. Bir ara yediğim tokatlardan ki tokatı gerçekten atmak bizim tercihimizdi. Çizgi dizilerdeki gibi yıldızları gördüm :)
Oyunculukta hayal ettiğin yer neresi; şu anda o yere ne kadar yakınsın?
Bir yere varmaktansa yolda olmak. Ömrümün sonuna kadar devam eden bir yol. Tabi ki hayal ettiklerim var. Ama en çok kendi hayallerimi bile aşamayacağım bir yerde yürümek.
İyi bir oyuncu olmanın kodları var mı?
Kesinlikle var. İyi insan olmak, çok çalışmak, hayatı derin yaşamak. Oyunculuğun en önemli kısmı çalışmak diye düşünüyorum. Fiili olarak sahnede olmadığın zamanlarda bile çalışmak. Başkalarının acısını yüreğinde hissedememiş birinin oynadığı karakteri bütünüyle anlaması ve iyi bir hikaye anlatıcısı olması imkansız. Hiç parasız kalmamış, hiç aşk acısı çekmemiş, bir köpeğin başına gelenlere üzülmemiş birisi... Hayatı gelişigüzel yaşamıştır zaten. Oyunculuk çok kapsamlı ve boyutlu bir iş. Aynı şekilde kötü insandan da çok iyi oyuncu olmaz. Saf duru bir kalbe ve zihne ihtiyaç var. En azından bence...
İçinde olmayı çok istediğin bir proje ve rol almak istediğin bir isim var mı?
Özel birinin biyografisini oynamayı çok isterim. Tiyatroda oynadım fakat beyaz perde de olmasını arzu ediyorum. Birlikte çalışmak istediğim bir isim var Reha Erdem.
Gelen projeleri nasıl değerlendiriyorsun? “Bu benim için doğru iştir“ dediğin proje hangi temeller üzerinde olmalı?
İlk önce senaryo sağlam bir dramatik yapıya sahip olmalı. Oynayacağım karakterin çatışması ve oyun keyfi sağlam olmalı. Ardından projeye verilen kıymet, emek, cast, yönetmen ve yapım önemli. Geçmişte tüm işlerimi bu temeller üzerinden değerlendiremedim. Artık önceliklerim bunlar.
En çok nasıl bir karaktere hayat vermek istersin?
Açıkçası yanıp tutuştuğum rolleri sahnede oynayabildim. Ay Carmela, Caligula gibi... Kendimin bile hayal edemeyeceği ama rol beni bulduğunda, uyumuma inanılmaz şaşıracağım bir karaktere hayat vermek isterim.
“Evet ya, ben yalnızca oyuncuyum. Başka hiçbir şey istemiyorum” düşüncesi sana daha mı yakın, yoksa ara sıra A, B, C planları ağır basıyor mu?
Oyunculukla ilgili olmayan bir şey yapmak istemiyorum. A, B planlarım hep olur. Ama oyunculuğun dışında hiçbir şeye tam yoğunlaşmam.
Biraz eskilere gitsek neler anlatırsın çocukluğuna dair?
Çok yaramaz, herkesi inanılmaz zorlayan bir çocukluk... Gittiğim evlerde vitrinlerin önüne sandalyelerden setler kuruluyordu.
Biraz büyüyünce bahçe duvarlarından, bodrumlardan, çatılardan çıkmayan oynama arzusu hep yüksek ve çok meraklı bir çocuk.
Oyunculuğunun yanı sıra eğitimin de devam ediyor sanırım...
Temelde oyunculuk eğitiminin üzerine şimdi İstanbul Üniversitesi Tarih bölümündeyim. İlk senem. Biraz zorluyor dersler. Özellikle çalıştığım için. Oyunculuk Eğitmenliğine de başlamıştım, dizi başlayınca devam edemedim. Daha sonra diziyle birlikte devam ettirmek istiyorum.
Slavoj Zizek “Şansın peşinden fazla koşma, zira onu sollayabilirsin, o zaman da şans arkanda kalır” demiş. Senin şansla aran nasıl, onu zorlayanlardan mısın?
Çok zorlarım. Bir şans arkamda kalır, başkasını elde ederim derim. Ya da arkamda kalması gerekiyorsa kendimi yine şanslı bulurum. Olduğum yerde olmanın güzelliği ile ilgilenirim.
Gerçekleşmesi için çok çaba sarf ettiğin, hayaller kurduğun; ancak gerçek olduğu an, beklediğin etkiyi yaratmayan bir arzun oldu mu bugüne dek?
Hayır. Arzularımın bir etki yaratması üzerinden değil, gerçekleştirip gerçekleştiremediğim üzerinden değerlendiriyorum. Ama bir gün öyle bir şey yaşarsam ilk size söylerim :)
Bireysel sınırların olarak tanımlayabileceğin, söz konusu onlar olduğunda asla taviz vermeyeceğin karakteristik özelliklerin var mı?
Özgürlük
Nezaket
Adalet
Galiba bunlar benim karakter kodlarım. Hayatın her alanında, ilişkilerde bunların başına bir şeyler geliyorsa orada beni kimse tutamaz. Uzun kalmam.
Önemli kararların eşiğindeyken mantığınla mı yoksa iç sesinle mi hareket edersin?
İç sesimi uzun süre dinlerim. Susana kadar. O susunca mantığımı daha net duyarım. Çok önemli bir kararsa mesleğimle ilgili, mantığımla hareket ederim. Ama insan ilişkilerinde kesinlikle iç ses. Mantığımla tolere ettiğim “Bu arkadaşta pek sağlıklı değil, ama o da bir insan neticede” dediğim de çok olur.
Spor ve sağlıklı beslenmeyle aran nasıl? Özel olarak uyguladığın bir beslenme çeşidi ya da spor programı var mı?
Şu aralar çok iyi… Bol su, dengeli beslenme, iyi kahvaltı. Hiç aç kalmadan az az sık sık yiyorum. Sette yoğun fiziksel aksiyonlarımız olmasına rağmen çıkışta spora gidiyorum. Pilates ve fitness yapıyorum.
Modaya mesafen nasıl, trendleri takip eder misin; yoksa tarz, stil, giyinme konusunda bildiğini okuyanlardan mısın?
Takip ediyorum yeni yeni. Bir kaç senedir diyelim. Daha önce alışverişimi kendim yapmıyordum. Giy çıkart inanılmaz sıkıyordu beni. Ama şimdi kendi organize ettiğim şeyleri almak keyif veriyor. Eskiden eklektik bir tarzı severdim. Şimdi fonsiyonel spor şık. Özel günlerde çok beğendiğim modacılardan biri ise Züleyha Kuru.
Günlük hayatta nasıl giyinmekten hoşlanırsın?
Kışın eşofman, sweatshirtler, taytlar... Yazın spor şortlar... Eşofmanı çok cool ve şık buluyorum. Ayrıca rahatlığından vazgeçemiyorum. Genelde işe gittiğim için daha çok sabah buz gibi bir kot giymek bana işkence gibi geliyor zaten. O yüzden spor kıyafetler tercihim. Dikkat çekici parçaları severim. Önce benim dikkatimi çekmişse benim o günlük enerjimi de yükseltir o parça onun varlığını hissederim üstümde. O yüzden öyle parçalar tercih ettiğim de çoktur.
Kendini aktif bir sosyal medya kullanıcısı olarak tanımlar mısın?
Evet, aktif olarak kullanıyorum. İşteyken telefonu unutuyorum mesela. Ancak iş bitince, ya da beklerken ilgileniyorum.
Genellikle nasıl hesapları takip edersin?
Beni güldürebilen hesapları… Bütün gün instagramdayız, en azından eğlenelim diye düşünüyorum. Onun dışında sinema hesaplarını takip ediyorum. Moda ve stil ile ilgili hesaplardan da geri kalmıyorum :)
Herkes aşkı kendine göre tanımlar, senin için aşkın tanımını sorsam...
Benim için aşk ‘merak’ belki de bu yüzden aşkın ömrü kısa diyorlar. Merak bitmezse aşkta bitmez. Her şeyi tüketmemek gerek, dengeli ve mesafeli içinde özlem ve geleceğe dair özlemleri olmalı ilişkinin. Şimdi yıllar sonra çocuğumuzu okula götürürken mesela “Kazım nasıl bir baba olur” diye merak ediyorum. Kedilerime olan aşkım da böyle sürekli aklım onlarda. Şimdi ne yapıyorlar? Bugün onu sevdiğimde ne yapacak acaba? Beni her gün şaşırtıyorlar. İşime olan aşkım da öyle. Oyunculuk hayatın kazı bilimi gibi. Kazdıkça yeni şeyler, yeni şeyler oldukça yeni meraklar artıyor. Bence aşkta insanın en büyük motivasyonu merak duygusu…
2016 yılında Kazım Akdeniz ile evlendin. En çok hangi özelliklerinden etkilendin?
İnanılmaz bir aurası var. Bir ortamda o varsa ondan başka birini dinleyemiyorsunuz. Gözünüz onda oluyor mecburen. Beni o çok etkiledi. Bir de beni annem kadar tanıması. Bir dakika dedim beni şu tarif ettiğin şekilde annem tanıyor. Oradan beni görebildin yani. Öyle bakan gözden kalpten ve tabii ki ilgiden etkilenmemek mümkün değildi. Sete geldi ben daha kahve demeden kahve geliyor. Dizime elimi indirmeden sehpa! Herkesi etrafıma pervane yaptı. Kendisi orada cool cool oturuyor. Ya ağzına bir tane vuracaktım ya aşık olacaktım. Ben de aşık oldum:)
İlişkiler, evlilikler neden artık uzun ömürlü olamıyor; nerede bozuluyor büyü?
“Tut Elimden Rovni” diye bende çok özel yeri olan bir oyun var. Oyun tamamen iki cambaz evli çiftin dengeyi kuramamaları üzerine. Dünyanın en iyi cambazları ama denge kuramıyorlar. Evet, sihirli kelime denge. Öyle kolay bir şey değil. Tek başına kurulmuyor. Herkes çok bireyselleşti. Bireycilikle bireyselliği özgürlükle sınırsızı birbirine karıştırıyoruz. Çünkü tam manasıyla anlayamadık hiç birini. Burada büyü bozuluyor. Büyü eskiden de bozuluyordu tabii ki ama daha geç... Çünkü denge için uğraş daha fazlaydı. En azından bir taraf tartıyı bıraktığında belki diğer taraf onun yerine de tüm gücüyle yükleniyordu. Şimdi tahammül azaldı. Kimse kimsenin yükünü yüklenmek, eksiğini tamamlamak istemiyor. Ben bu dünyaya bir kere geldim diyor. Daha iyisini yaşamak hakkım diyor. Daha iyisi belki yanında ama biraz emek harcamak lazım...
Pandemi döneminde hepimiz kendimize döndük. Bu süreçten çıkardığın en önemli ders ne oldu?
Kıymet bilmek… Sağlığın, nefes almanın, küçük mutlulukların...Tabii bu ne kadar sürer? Her şey normale döndüğünde yine sıkılmaya başlar mıyız? Evet...
Şu anda ya da gelecek yıllarda, bir oyuncu olarak en çok hangi özelliğinle methediliyor olmak hoşuna gider?
Oynayacağım her yeni karakteri şimdi nasıl oynayacak diye merak etmeleri çok hoşuma gider. Ne yapmış, nasıl yorumlamış demeleri...
Peki şimdi sırada ne var?
Ekstrem sporlar, maskesiz bir dünya, maskesiz bir tiyatro, koltukları dolmuş sinema salonları... Belki beyaz perdede beni bekleyen o karakteri oynamak.
Kuruluş Osman dizisiyle ekrana geri döndün. Üstelik çok zor koşullar altında yaşadığımız bir dönemde settesin. Motivasyonun yerinde mi, nasıl hissediyorsun?
Evet, Kuruluş Osman’dan hemen önce oyunculuk üzerine master yaptım. Fatma Özcan’ın yazdığı ‘Geriye Ne Kaldıysa’ oyununda oynadım. Artık seti özlediğim vakit Kuruluş Osman’ın hazırlıkları başladı. Uzun süre eğitim aldık. Set başladığında artık herkes hazırdı. Zaten oturmuş bir setti. Bizde hazır olduğumuz için kolay adapte olduk. Biz Türkiye’nin en büyük platosunda doğa ile iç içe çalışıyoruz. Sahnelerimizin çoğu ormanlık arazilerde ve bol oksijen alıyoruz. Tüm önlemler alındığı için gayet rahat çalışıyoruz. Tüm dünyanın yaşadıklarından bağımsız izole bir yerdeyiz. Böyle bir ortamda çalışmak motive ediyor beni. Yoksa şu pandemi dönemi bana çok ağır gelirdi.
Kuruluş Osman’ın kadrosuna nasıl dahil oldun?
“Game Of Trones” izledikten sonra bir dönem işinde olma isteğim iyice artmıştı. Bir oyuncunun at binmesi, kılıç kuşanması, ok atabilmesi çok büyük bir artı. Öyle bir donanıma sahip olmak ve her anlamda insanın yapabileceklerinin sınırsızlığını göstermeyi çok istiyordum. Tam o sırada Bozdağ Film ile görüşmeye başladık. Platoya gittim. Kostümleri denedik. Ardından set başlamadan deneme çekimi için set kuruldu ve kostümlü bir çekim yaptık. Ben rolü sevdim rol de beni. Sonra da eğitimlere başlamam için aradılar.
Babamın hayali ve büyük arzusuydu bu iş, onun hayalini de gerçekleştirebildiğim için çok mutluyum.
Aygül Hatun karakterinden bahseder misin biraz?
Aygül geleneklerine bağlı, obasını, şimdiki anlamda vatanını çok seven gönülden bağlı bir karakter. Bu nedenle babasına çok güvenmiş. Obası için kendini feda etmiş ve evlenmiş. Hatta başlarda istemediği bir oğlu olmuş. Ancak sonra her şeyin iç yüzünü öğrendikçe güçlenmiş. Aygül, bir insan, bir kadın ve bir anne olarak kendini, içinde olan tüm gücünü tanımış. Başlangıçta deli denecek kadar cesur bir yolla kendini ifade etmesi gerekmiş! Yaşadıkları hiç de kolay olmayan Aygül sınır tanımaz davranışlar sergilemiş bilerek. İçindeki vatan aşkına ve Osman’ın aşkına güvenerek yola çıkmış. Osman’ın hayatını kurtarmış. Hiç bir acıyı zorluğu önemsememiş, Geleneksel bir yapının içinde kendini bir savaşçı kadın olarak kabul ettirmiş. Unutmamamız gereken en önemli şey Aygül’ün Kayı Obası’nın sultanı olduğudur. Osmanlı’nın kuruluşundaki “güçlü kadının” da sembolü gibi düşünüyorum ben bunu. Kayı Soyu’ndan Kayı Boyu’ndan gelen yegane kadın. Ertuğrul’un üç oğlu ve Aygül Kuruluş’un en değerli yapı taşlarından diye düşünüyorum.
Sen Buse olarak neler kattın ona, o sana neler kattı?
Ben Aygül Hatun için çok çalıştım, kondisyonumu sağlam tuttum. İyi beslendim, kendime çok iyi baktım. O da benim bedenimde özgürce yaşama imkanı buldu. Aygül’ün Aygül olmasına müsaade ettim. Sonra tabii ki aile bağları, güçlü saf sevgi ve dik duruş benim kanımda da dolaşır. Aygül ile bütünleştik bu vesileler ile de. Ama ben cesareti unutmuştum. Eski cesur Buse’yi. Cesareti aptallık olarak görmeye başlamıştım. Aygül sayesinde cesaretin önemi yeniden gündemime geldi.

En çok hangi sahnenin çekimlerinde zorlandın?
Esir alındığım sahnede çok zorlandım. Ellerim bağlı bir şekilde sürüklenip yere atılıyordum. Bir ara yediğim tokatlardan ki tokatı gerçekten atmak bizim tercihimizdi. Çizgi dizilerdeki gibi yıldızları gördüm :)
Oyunculukta hayal ettiğin yer neresi; şu anda o yere ne kadar yakınsın?
Bir yere varmaktansa yolda olmak. Ömrümün sonuna kadar devam eden bir yol. Tabi ki hayal ettiklerim var. Ama en çok kendi hayallerimi bile aşamayacağım bir yerde yürümek.
İyi bir oyuncu olmanın kodları var mı?
Kesinlikle var. İyi insan olmak, çok çalışmak, hayatı derin yaşamak. Oyunculuğun en önemli kısmı çalışmak diye düşünüyorum. Fiili olarak sahnede olmadığın zamanlarda bile çalışmak. Başkalarının acısını yüreğinde hissedememiş birinin oynadığı karakteri bütünüyle anlaması ve iyi bir hikaye anlatıcısı olması imkansız. Hiç parasız kalmamış, hiç aşk acısı çekmemiş, bir köpeğin başına gelenlere üzülmemiş birisi... Hayatı gelişigüzel yaşamıştır zaten. Oyunculuk çok kapsamlı ve boyutlu bir iş. Aynı şekilde kötü insandan da çok iyi oyuncu olmaz. Saf duru bir kalbe ve zihne ihtiyaç var. En azından bence...
İçinde olmayı çok istediğin bir proje ve rol almak istediğin bir isim var mı?
Özel birinin biyografisini oynamayı çok isterim. Tiyatroda oynadım fakat beyaz perde de olmasını arzu ediyorum. Birlikte çalışmak istediğim bir isim var Reha Erdem.
Gelen projeleri nasıl değerlendiriyorsun? “Bu benim için doğru iştir“ dediğin proje hangi temeller üzerinde olmalı?
İlk önce senaryo sağlam bir dramatik yapıya sahip olmalı. Oynayacağım karakterin çatışması ve oyun keyfi sağlam olmalı. Ardından projeye verilen kıymet, emek, cast, yönetmen ve yapım önemli. Geçmişte tüm işlerimi bu temeller üzerinden değerlendiremedim. Artık önceliklerim bunlar.
En çok nasıl bir karaktere hayat vermek istersin?
Açıkçası yanıp tutuştuğum rolleri sahnede oynayabildim. Ay Carmela, Caligula gibi... Kendimin bile hayal edemeyeceği ama rol beni bulduğunda, uyumuma inanılmaz şaşıracağım bir karaktere hayat vermek isterim.
“Evet ya, ben yalnızca oyuncuyum. Başka hiçbir şey istemiyorum” düşüncesi sana daha mı yakın, yoksa ara sıra A, B, C planları ağır basıyor mu?
Oyunculukla ilgili olmayan bir şey yapmak istemiyorum. A, B planlarım hep olur. Ama oyunculuğun dışında hiçbir şeye tam yoğunlaşmam.
Biraz eskilere gitsek neler anlatırsın çocukluğuna dair?
Çok yaramaz, herkesi inanılmaz zorlayan bir çocukluk... Gittiğim evlerde vitrinlerin önüne sandalyelerden setler kuruluyordu.
Biraz büyüyünce bahçe duvarlarından, bodrumlardan, çatılardan çıkmayan oynama arzusu hep yüksek ve çok meraklı bir çocuk.
Oyunculuğunun yanı sıra eğitimin de devam ediyor sanırım...
Temelde oyunculuk eğitiminin üzerine şimdi İstanbul Üniversitesi Tarih bölümündeyim. İlk senem. Biraz zorluyor dersler. Özellikle çalıştığım için. Oyunculuk Eğitmenliğine de başlamıştım, dizi başlayınca devam edemedim. Daha sonra diziyle birlikte devam ettirmek istiyorum.
Slavoj Zizek “Şansın peşinden fazla koşma, zira onu sollayabilirsin, o zaman da şans arkanda kalır” demiş. Senin şansla aran nasıl, onu zorlayanlardan mısın?
Çok zorlarım. Bir şans arkamda kalır, başkasını elde ederim derim. Ya da arkamda kalması gerekiyorsa kendimi yine şanslı bulurum. Olduğum yerde olmanın güzelliği ile ilgilenirim.

Gerçekleşmesi için çok çaba sarf ettiğin, hayaller kurduğun; ancak gerçek olduğu an, beklediğin etkiyi yaratmayan bir arzun oldu mu bugüne dek?
Hayır. Arzularımın bir etki yaratması üzerinden değil, gerçekleştirip gerçekleştiremediğim üzerinden değerlendiriyorum. Ama bir gün öyle bir şey yaşarsam ilk size söylerim :)
Bireysel sınırların olarak tanımlayabileceğin, söz konusu onlar olduğunda asla taviz vermeyeceğin karakteristik özelliklerin var mı?
Özgürlük
Nezaket
Adalet
Galiba bunlar benim karakter kodlarım. Hayatın her alanında, ilişkilerde bunların başına bir şeyler geliyorsa orada beni kimse tutamaz. Uzun kalmam.
Önemli kararların eşiğindeyken mantığınla mı yoksa iç sesinle mi hareket edersin?
İç sesimi uzun süre dinlerim. Susana kadar. O susunca mantığımı daha net duyarım. Çok önemli bir kararsa mesleğimle ilgili, mantığımla hareket ederim. Ama insan ilişkilerinde kesinlikle iç ses. Mantığımla tolere ettiğim “Bu arkadaşta pek sağlıklı değil, ama o da bir insan neticede” dediğim de çok olur.
Spor ve sağlıklı beslenmeyle aran nasıl? Özel olarak uyguladığın bir beslenme çeşidi ya da spor programı var mı?
Şu aralar çok iyi… Bol su, dengeli beslenme, iyi kahvaltı. Hiç aç kalmadan az az sık sık yiyorum. Sette yoğun fiziksel aksiyonlarımız olmasına rağmen çıkışta spora gidiyorum. Pilates ve fitness yapıyorum.
Modaya mesafen nasıl, trendleri takip eder misin; yoksa tarz, stil, giyinme konusunda bildiğini okuyanlardan mısın?
Takip ediyorum yeni yeni. Bir kaç senedir diyelim. Daha önce alışverişimi kendim yapmıyordum. Giy çıkart inanılmaz sıkıyordu beni. Ama şimdi kendi organize ettiğim şeyleri almak keyif veriyor. Eskiden eklektik bir tarzı severdim. Şimdi fonsiyonel spor şık. Özel günlerde çok beğendiğim modacılardan biri ise Züleyha Kuru.
Günlük hayatta nasıl giyinmekten hoşlanırsın?
Kışın eşofman, sweatshirtler, taytlar... Yazın spor şortlar... Eşofmanı çok cool ve şık buluyorum. Ayrıca rahatlığından vazgeçemiyorum. Genelde işe gittiğim için daha çok sabah buz gibi bir kot giymek bana işkence gibi geliyor zaten. O yüzden spor kıyafetler tercihim. Dikkat çekici parçaları severim. Önce benim dikkatimi çekmişse benim o günlük enerjimi de yükseltir o parça onun varlığını hissederim üstümde. O yüzden öyle parçalar tercih ettiğim de çoktur.
Kendini aktif bir sosyal medya kullanıcısı olarak tanımlar mısın?
Evet, aktif olarak kullanıyorum. İşteyken telefonu unutuyorum mesela. Ancak iş bitince, ya da beklerken ilgileniyorum.
Genellikle nasıl hesapları takip edersin?
Beni güldürebilen hesapları… Bütün gün instagramdayız, en azından eğlenelim diye düşünüyorum. Onun dışında sinema hesaplarını takip ediyorum. Moda ve stil ile ilgili hesaplardan da geri kalmıyorum :)
Herkes aşkı kendine göre tanımlar, senin için aşkın tanımını sorsam...
Benim için aşk ‘merak’ belki de bu yüzden aşkın ömrü kısa diyorlar. Merak bitmezse aşkta bitmez. Her şeyi tüketmemek gerek, dengeli ve mesafeli içinde özlem ve geleceğe dair özlemleri olmalı ilişkinin. Şimdi yıllar sonra çocuğumuzu okula götürürken mesela “Kazım nasıl bir baba olur” diye merak ediyorum. Kedilerime olan aşkım da böyle sürekli aklım onlarda. Şimdi ne yapıyorlar? Bugün onu sevdiğimde ne yapacak acaba? Beni her gün şaşırtıyorlar. İşime olan aşkım da öyle. Oyunculuk hayatın kazı bilimi gibi. Kazdıkça yeni şeyler, yeni şeyler oldukça yeni meraklar artıyor. Bence aşkta insanın en büyük motivasyonu merak duygusu…
2016 yılında Kazım Akdeniz ile evlendin. En çok hangi özelliklerinden etkilendin?
İnanılmaz bir aurası var. Bir ortamda o varsa ondan başka birini dinleyemiyorsunuz. Gözünüz onda oluyor mecburen. Beni o çok etkiledi. Bir de beni annem kadar tanıması. Bir dakika dedim beni şu tarif ettiğin şekilde annem tanıyor. Oradan beni görebildin yani. Öyle bakan gözden kalpten ve tabii ki ilgiden etkilenmemek mümkün değildi. Sete geldi ben daha kahve demeden kahve geliyor. Dizime elimi indirmeden sehpa! Herkesi etrafıma pervane yaptı. Kendisi orada cool cool oturuyor. Ya ağzına bir tane vuracaktım ya aşık olacaktım. Ben de aşık oldum:)
İlişkiler, evlilikler neden artık uzun ömürlü olamıyor; nerede bozuluyor büyü?
“Tut Elimden Rovni” diye bende çok özel yeri olan bir oyun var. Oyun tamamen iki cambaz evli çiftin dengeyi kuramamaları üzerine. Dünyanın en iyi cambazları ama denge kuramıyorlar. Evet, sihirli kelime denge. Öyle kolay bir şey değil. Tek başına kurulmuyor. Herkes çok bireyselleşti. Bireycilikle bireyselliği özgürlükle sınırsızı birbirine karıştırıyoruz. Çünkü tam manasıyla anlayamadık hiç birini. Burada büyü bozuluyor. Büyü eskiden de bozuluyordu tabii ki ama daha geç... Çünkü denge için uğraş daha fazlaydı. En azından bir taraf tartıyı bıraktığında belki diğer taraf onun yerine de tüm gücüyle yükleniyordu. Şimdi tahammül azaldı. Kimse kimsenin yükünü yüklenmek, eksiğini tamamlamak istemiyor. Ben bu dünyaya bir kere geldim diyor. Daha iyisini yaşamak hakkım diyor. Daha iyisi belki yanında ama biraz emek harcamak lazım...
Pandemi döneminde hepimiz kendimize döndük. Bu süreçten çıkardığın en önemli ders ne oldu?
Kıymet bilmek… Sağlığın, nefes almanın, küçük mutlulukların...Tabii bu ne kadar sürer? Her şey normale döndüğünde yine sıkılmaya başlar mıyız? Evet...
Şu anda ya da gelecek yıllarda, bir oyuncu olarak en çok hangi özelliğinle methediliyor olmak hoşuna gider?
Oynayacağım her yeni karakteri şimdi nasıl oynayacak diye merak etmeleri çok hoşuma gider. Ne yapmış, nasıl yorumlamış demeleri...
Peki şimdi sırada ne var?
Ekstrem sporlar, maskesiz bir dünya, maskesiz bir tiyatro, koltukları dolmuş sinema salonları... Belki beyaz perdede beni bekleyen o karakteri oynamak.