Son zamanların en popüler dizilerinden “Mucize Doktor”un Tanju Hocası Murat Aygen ile Zişan Seçkin sizler için samimi bir röportaj gerçekleştirdi.
Sezonun en iddialı dizisi olan Mucize Doktor’a nasıl dahil oldun?
Kısa bir süre önce Menajer değişikliği yaşadım ve bir takım planlamalar yaptık. “Şahin Tepesi’n den sonra aradan bir işe dahil olmak yerine, yeni bir projeyle ekranlara dönmek istedim o yüzden yeni sezonu bekledim. Matematik olarak, iş şansı açısından içime sinmeyen projeleri kabul etmiyorum. “ Mucize Doktor”un Kore ve Amerika’da ki versiyonları çok beğenildi. Aynı anda farklı kanallarda üç ayrı projeyle daha görüştük, daha önce de belirttiğim nedenlerle tercihimi “ Mucize Doktor”dan yana kullandım.
Dizide canlandırdığın Tanju nasıl bir adam?
Alman disiplini olan, olması gereken kurumsallık ve iş ciddiyetinde, kurallara uyan, risk almak istemeyen bir profesyonel. Gizemleri var “sonradan ortaya çıkacak” bazı konularda karnı yumuşak, bazen çok katı. Hiç kimse salt iyi, ya da salt kötü olamaz. Patolojik bir sorunu yoksa. Genelde şu örneği veririm; 10 Kişilik bir ekibi yönetiyorsun, aralarından biri işin işleyişi konusunda sorun yaratıyor. Yapmaması için gerekli uyarıyı ve müdahaleyi yapıyorsun. Devam ediyorsa o hiyerarşinin başındaki kişi, diğer 9 kişinin ve sistemin iyiliği için sorunlu kişiyi devreden çıkartır. Yöneticinin ve 9 kişinin gözünden baktığında iyi bir şey yapmıştır ama hayatındaki sorunlardan ötürü sisteme problem çıkartan kişinin gözünden kötüdür. Çünkü onun hayatını rahat sürdürmesini ve para kazanmasını engellemiştir. Nereden baktığınla alakalı. Senaristler de kurguyu bu şekilde kuruyorlar.
Tanju’yu ete kemiğe büründürme aşamasında nasıl bir süreç geçirdin? Sana göre onun imzasına dönüşen en belirgin karakteristik özelliği ne oldu?
Tanju benim adım, çünkü kendimden çok şey kattım. Tanju’yu farklı birisi oynasaydı başka bir Tanju olacaktı. Hikaye nasıl akıyorsa, yönetmen nasıl istiyorsa ya da senarist nasıl yazıyorsa yazsın, senin işin içine kattığın değerle karakter olgunlaşır. Yakın doktor çevrem var onlardan bir şeyler aldım ve kendi duruşumla birleştirdim, karakteri giyindim ve Tanju doğdu.
En çok hangi sahnenin çekimlerinde zorlandın?
İlk operasyonel vakamda, yangında zarar görmüş bir hastaya müdahale edecektim. Ben annemi çok küçük yaşlarda böyle bir nedenden kaybettim. O yanık makyajını görünce çok etkilendim. Annemin ne yaşadığını zaten empatiyle hissetmeye çalışırım zaman zaman. Ekiple paylaşınca onlar da çok etkilendiler. Hepimiz için zor bir sahneydi.
Sana, “Tanju için öyle bir sahne yaz ki hem oynaması açısından ayaklarını yerden kessin hem de izleyici için ters köşe olsun. “ desem... Nasıl bir sahne yazardın?
Aslında hayal ettiğim gibi sahneleri çektim. Acillerde olmayı, ameliyata girmeyi seviyorum onları da yazdılar zaten. Acildeki o dinamizmi, o hayat kurtarma çabasını, iyi olan hastaların yakınlarının mutluluğunu yaşamayı “ Murat Aygen “ olarak da çok seviyorum. Oyunculuğun dışında bir çok işle uğraşıyorum, doktor olsaydım genel cerrah olmak isterdim, başarılı da olurdum diye düşünüyorum.
Hepimiz başkaları tarafından atfedilmiş etiketler içinde boğulmuş durumdayız. O etiketleri çıkarsak ve kendini anahtar kelimelerle betimlemeni istesem nasıl anlatırsın?
“ Ben 1971’de kuruldum ve hâlâ çalışıyorum “
Oyunculuk nasıl girdi kanına?
Hep vardı. Aslında hepimiz oyun parkındayız, yeteneklerimize, becerilerimize ve meraklarımıza göre oyun alanlarımız var. Meraklıyım, meraklı olduğum her şeyin nedenini, niçinini ve beni o oyuna yönlendiren duyguyu anlamak isterim. İlgi alanıma giren birçok işkolu var. Hepsiyle de ilgilenecek zamanı kendime yaratmaya çalışıyorum. Oyunculuk da kendimi ifade ettiğim yönlerimden biri.
Başlangıçtan bugüne kadar aldığın yolu düşündüğünde oyunculuğunda değişen, evrilen en belirgin özellik ne oldu?
Tecrübe...
Gelen projeleri nasıl değerlendiriyorsun? “Bu benim için doğru iştir” dediğin proje hangi temeller üzerinde olmalı?
Senaryoyu görmeliyim. Hikayenin genel sinopsisi, diyalogların nasıl yazıldığı çok önemli. Senaryoyu okuduğumda karakteri giyiniyorum, son sayfaya geldiğimde hala karakteri taşıyıp, kendime dönmemişsem, okurken diğer karakterler de gözümde canlanıyor ve toplantıda da aynı şeyler anlatılıyorsa bu benim için şanslı bir projedir. Yapım şirketi, oyuncu kadrosu ve yönetmen de çok önemli.
Meslek hanene oyuncu yazdık ama sen çok yoğun bir iş adamısın aynı zamanda... Anlatır mısın bu geçiş sürecini?
Televizyon dünyası bir dönem bu kadar renkli ve yoğun değildi. Sözlerin verildiği ve tutulmadığı, ödemelerin alınamadığı zamanlardı. Benim de iş hayatı ile ilgili kurallarımın geliştiği ve hayatıma yön vermem gereken bir dönemdi. 2000 yılında ekran ve sahne ile ilgili her şeyi bıraktım. Reklam oyuncusu olarak çok popülerdim. Aynı kuşakta 4-5 reklamım dönüyordu. Dizilerden kazanacağımın çok daha fazlasını kazanıyordum. Ticari mantığma bu daha çok uydu ve tercihimi bu şekilde kullandım. Bir de benim İKSV' de çalıştığım bir dönem var, o sırada iş hayatından çok önemli insanlarla tanıştım. Mesleğimle İlgili hayal ettiklerimi başkalarından beklemek yerine, kendim yapmak üzere yola çıktım ve A prodüksiyon adı altında kendi şirketimi kurdum. Proje tasarlıyorum. " Benim şu kadar param var, ilgi alanlarım da bunlar.. Nasıl değerlendirebilirim " arayışıyla gelenlere yaşamlarını ve işlerini tasarlıyorum. Bütçelerini yönetme Yolu çiziyorum. Kişisel ve kurumsal kriz yönetimi tasarımları yapıyorum, bunlarla ilgili seminerler veriyorum. Kendi geliştirdiğim bir sistem var. Daha çok CEO'lar ve büyük şirketlerle çalışıyorum. 2001 yılından beri ekibimle birlikte büyüyerek yoluma devam ediyorum. Bir yandan oyunculuk diğer yandan eğitimler, organizasyonlar, sunumlar ve prodüksiyonlarla aktif ve yoğun bir hayatım var.
Şöhretin senin için anlamı ne?
Hiçbir anlamı yok. Popüler işler ortalama algıyı yönetir, mutluluğu en kolay yerinden tutmayı sağlayabilir! Ama o zaman sadece popüler olmak üzere bir varoluşu temsil edenlerden İbaret kalırsın. Bir gün öyle olmadığında; Kendini açıklayacak, tanımlayacak duygularını da kaybedersin. Gerçek olan hayatın kendisidir.
Oyunculuk dışında cebinde olan ve zaman zaman ortaya koyduğun yeteneklerin, hobilerin neler? Bunların arasından seni kişisel ve oyunculuk açısından en çok besleyen hangisi?
Benim fiziksel tüm aktivitelere karşı yeteneğim var. Şarkı söylerim, dans ederim, çeşitli organizasyon ve seminerlerde konuşmalar yaparım. Kristal mineral ve fosil koleksiyoneriyim. Tüm bunlar oyunculukta canlandırdığım karakterleri mutlaka besliyordur.
Çok ilginç, koleksiyonerlik merakından biraz bahseder misin?
Yıllar önce Cunda adasına tatile gittiğimde bir dükkandan taş aldım. O dükkan sahibi ile kurduğum arkadaşlık dostluğa ve iş ortaklığına kadar ilerledi. Jeolog olduğu için kendimi bu ananda geliştirmemde yardımcı oldu. Türkiye’deki hatırı sayılır birkaç koleksiyonerden biriyim. Bazı fosillerin ve kristallerin sertifikaları var, çok az sayıda oldukları için dünya mirasını da korumuş oluyoruz. Elimizde 700 milyon yıllık parçalar var.
Müze hayalimizi, son zamanlarda dünyayı etkisi altına alan Corona19 salgını, güvenlik ve ekonomik açıdan sert bir dönemden geçtiğimiz için askıya aldık.
Motivasyonun düştüğünde veya öfkelendiğinde seni o karanlık bölgeden ne çıkarır?
Ailem... Beni tek motive eden şey onlar zaten. Ailem olması en büyük hayalimdi, gerçekleştirdim. İkinci büyük hayalim de, onları güvende ve sağlıklı olarak bir arada tutmak. Benim yumuşak karnım bu. Aile birliği ve kutsallığı üzerine yapılan espiriler bile kırmızıçizgimdir.
Herkes aşkı kendine göre tanımlar, senin için aşkın tanımını sorsam...
Aşkın ben de bir karşılığı vardı Nihan Aygen.. Sonra bir aşk daha eklendi Nil Aygen... Aşk, başkasının göremediğini senin görebiliyor olmandır. Aşk arayıştır, kaçıştır, yakarıştır, nefestir. Hiçbir duygunun sebebinin bulunamadığı gibi aşkın da sebebi bulunamamıştır, bulunamayacaktır.
Sizinki çok güzel bir aşk hikayesi anlatır mısın?
2010 yılında tasarladığım bir proje vardı, bir ilan hazırlattım. Oyuncu seçmeleri için audition açtık. Herkesin onar dakikası vardı. Nihan ikinci gün içeri girdi, ben "Karım " dedim kendi kendime.. Enerjisi beni sardı, kendimi o güne kadar hiç hissetmediğim kadar iyi, güçlü ve mutlu hissettim. Üçüncü seçmelerden sonra çalışmalara başladık, kısa bir süre sonra da evlilik teklif ettim ve altı ay içinde evlendik.
On yıllık bir evliliği ilk günkü duygularla ayakta tutan dinamik ne?
İlk günkü duygularla değil, her gün o on yılın yeniden başlangıcı oluyor. Ömrüm boyunca Nihan eşimmiş ve ben bunu sadece on yıldır biliyormuşum. Bundan sonraki on yıllarda da bilmeye devam edeceğim. Ben bugün karımın elini ilk kez tutmuş gibi hissediyorum. Her an bir ilk. Hep yeni..
Anne-Baba olarak çok sevdiğim bir sloganınız var “Nil’le Hayat Bambaşka” Baba olduktan sonra varlığını bilmediğin hangi duyguları keşfettin?
Birincisi, güvenlik ve sağlık konusunda gerekli olan her şeyi annesiyle birlikte yapmaya çalışıyoruz. Nil’de 4 Yaşında olmasına rağmen güvenlik konusunda çok bilinçli. İkincisi, anne- baba olunca başta biraz buldumcuk oluyorsun, pamuklara sarıyorsun falan... Sonra sana posta koymaya başlıyor. O İstediği zaman isteklerini belirliyor ve ona yardımcı olmanı istiyor. Bu değişiklik de 2+1 olduğunu öğreniyorsun. Onun da farklı bir birey olduğunu fark ediyorsun. Bir yandan da bir zaman sonra (15-20 yıl ) başka bir hayat kurmak üzere gidecek. Sen odağını o çocuğun üzerinde yoğunlaştırsan, odağın gittiğinde yanındaki insanı tanımaz olursun. O yüzden hayatı kaç kişiysen o kadar yaşaman gerekiyor. Sevgi önceliğim yok. İkisinin de eşit değerde eşit öncelikleri var
Sporla aran nasıl?
Dört ay önce trafik kazası geçirdim. O zamana kadar aktif olarak yapıyordum. Göbek fıtığı nedeniyle bir ameliyat durumum var, sonrasında tekrar başlayacağım.
Sosyal medyada herkesin uzun namlulu topları var. Toplumdaki bu ruh halini nasıl yorumluyorsun?
İnsanlar kendilerini ifade edemediklerinde, yabancılara sarıyorlar. Yere tükürmek veya çöp atmaktan farkı yok. Keşke kendilerini ifade edebilecek alanları olsa da mutlu bireyler olabilseler. Bunu çok isterdim.
Takılır mısın oradaki olumsuz yorumlara veya eleştirilere?
Okuyup geçiyorum, küfür veya hakaret varsa blokluyorum. Orası benim albümüm, vitrinim görmek istemiyorum o tarz yorumları.
Setinin olmadığı rahat bir gün nasıl geçer?
Ailemle vakit geçiririm, sokağa çıkarız, gezeriz yeni yerler keşfetmekten zevk alırız. İlber Ortaylı'yı çok severim. “Mobilya alacağınıza dünyayı gezin, İnsanları tanıyın, bakış açınızı geliştirin” diyor. Ben de bu görüşe sahibim.
Yakın gelecekle ilgili neler var hedeflerinde?
Kitap yazıyorum. Üç proje hazırlıyorum ön hazırlıkları yapılıyor şu anda. Yardımcı olan arkadaşlarım var sağ olsunlar. Hepsini yaz başında toparlayacağım. Çağdaş Sanatlarla ilgili projelerim var. Ayrıca yurtdışında ses ve zaman algısıyla ilgili projelerimiz var. Ama bunların hepsi, küresel salgınla verdiğimiz mücadeleye göre hayata geçecek. Umarım gelecek günler sağlık, barış ve huzuru getirir beraberinde... Sanırım en çok buna ihtiyacımız var.
Röportaj Zişan Seçkin @zisanseckin
Fotoğraf Haydar Erçin @haydarercin
Mekan @Doubletreemoda
Sezonun en iddialı dizisi olan Mucize Doktor’a nasıl dahil oldun?
Kısa bir süre önce Menajer değişikliği yaşadım ve bir takım planlamalar yaptık. “Şahin Tepesi’n den sonra aradan bir işe dahil olmak yerine, yeni bir projeyle ekranlara dönmek istedim o yüzden yeni sezonu bekledim. Matematik olarak, iş şansı açısından içime sinmeyen projeleri kabul etmiyorum. “ Mucize Doktor”un Kore ve Amerika’da ki versiyonları çok beğenildi. Aynı anda farklı kanallarda üç ayrı projeyle daha görüştük, daha önce de belirttiğim nedenlerle tercihimi “ Mucize Doktor”dan yana kullandım.
Dizide canlandırdığın Tanju nasıl bir adam?
Alman disiplini olan, olması gereken kurumsallık ve iş ciddiyetinde, kurallara uyan, risk almak istemeyen bir profesyonel. Gizemleri var “sonradan ortaya çıkacak” bazı konularda karnı yumuşak, bazen çok katı. Hiç kimse salt iyi, ya da salt kötü olamaz. Patolojik bir sorunu yoksa. Genelde şu örneği veririm; 10 Kişilik bir ekibi yönetiyorsun, aralarından biri işin işleyişi konusunda sorun yaratıyor. Yapmaması için gerekli uyarıyı ve müdahaleyi yapıyorsun. Devam ediyorsa o hiyerarşinin başındaki kişi, diğer 9 kişinin ve sistemin iyiliği için sorunlu kişiyi devreden çıkartır. Yöneticinin ve 9 kişinin gözünden baktığında iyi bir şey yapmıştır ama hayatındaki sorunlardan ötürü sisteme problem çıkartan kişinin gözünden kötüdür. Çünkü onun hayatını rahat sürdürmesini ve para kazanmasını engellemiştir. Nereden baktığınla alakalı. Senaristler de kurguyu bu şekilde kuruyorlar.
Tanju’yu ete kemiğe büründürme aşamasında nasıl bir süreç geçirdin? Sana göre onun imzasına dönüşen en belirgin karakteristik özelliği ne oldu?
Tanju benim adım, çünkü kendimden çok şey kattım. Tanju’yu farklı birisi oynasaydı başka bir Tanju olacaktı. Hikaye nasıl akıyorsa, yönetmen nasıl istiyorsa ya da senarist nasıl yazıyorsa yazsın, senin işin içine kattığın değerle karakter olgunlaşır. Yakın doktor çevrem var onlardan bir şeyler aldım ve kendi duruşumla birleştirdim, karakteri giyindim ve Tanju doğdu.
En çok hangi sahnenin çekimlerinde zorlandın?
İlk operasyonel vakamda, yangında zarar görmüş bir hastaya müdahale edecektim. Ben annemi çok küçük yaşlarda böyle bir nedenden kaybettim. O yanık makyajını görünce çok etkilendim. Annemin ne yaşadığını zaten empatiyle hissetmeye çalışırım zaman zaman. Ekiple paylaşınca onlar da çok etkilendiler. Hepimiz için zor bir sahneydi.
Sana, “Tanju için öyle bir sahne yaz ki hem oynaması açısından ayaklarını yerden kessin hem de izleyici için ters köşe olsun. “ desem... Nasıl bir sahne yazardın?
Aslında hayal ettiğim gibi sahneleri çektim. Acillerde olmayı, ameliyata girmeyi seviyorum onları da yazdılar zaten. Acildeki o dinamizmi, o hayat kurtarma çabasını, iyi olan hastaların yakınlarının mutluluğunu yaşamayı “ Murat Aygen “ olarak da çok seviyorum. Oyunculuğun dışında bir çok işle uğraşıyorum, doktor olsaydım genel cerrah olmak isterdim, başarılı da olurdum diye düşünüyorum.
Hepimiz başkaları tarafından atfedilmiş etiketler içinde boğulmuş durumdayız. O etiketleri çıkarsak ve kendini anahtar kelimelerle betimlemeni istesem nasıl anlatırsın?
“ Ben 1971’de kuruldum ve hâlâ çalışıyorum “
Oyunculuk nasıl girdi kanına?
Hep vardı. Aslında hepimiz oyun parkındayız, yeteneklerimize, becerilerimize ve meraklarımıza göre oyun alanlarımız var. Meraklıyım, meraklı olduğum her şeyin nedenini, niçinini ve beni o oyuna yönlendiren duyguyu anlamak isterim. İlgi alanıma giren birçok işkolu var. Hepsiyle de ilgilenecek zamanı kendime yaratmaya çalışıyorum. Oyunculuk da kendimi ifade ettiğim yönlerimden biri.
Başlangıçtan bugüne kadar aldığın yolu düşündüğünde oyunculuğunda değişen, evrilen en belirgin özellik ne oldu?
Tecrübe...
Gelen projeleri nasıl değerlendiriyorsun? “Bu benim için doğru iştir” dediğin proje hangi temeller üzerinde olmalı?
Senaryoyu görmeliyim. Hikayenin genel sinopsisi, diyalogların nasıl yazıldığı çok önemli. Senaryoyu okuduğumda karakteri giyiniyorum, son sayfaya geldiğimde hala karakteri taşıyıp, kendime dönmemişsem, okurken diğer karakterler de gözümde canlanıyor ve toplantıda da aynı şeyler anlatılıyorsa bu benim için şanslı bir projedir. Yapım şirketi, oyuncu kadrosu ve yönetmen de çok önemli.
Meslek hanene oyuncu yazdık ama sen çok yoğun bir iş adamısın aynı zamanda... Anlatır mısın bu geçiş sürecini?
Televizyon dünyası bir dönem bu kadar renkli ve yoğun değildi. Sözlerin verildiği ve tutulmadığı, ödemelerin alınamadığı zamanlardı. Benim de iş hayatı ile ilgili kurallarımın geliştiği ve hayatıma yön vermem gereken bir dönemdi. 2000 yılında ekran ve sahne ile ilgili her şeyi bıraktım. Reklam oyuncusu olarak çok popülerdim. Aynı kuşakta 4-5 reklamım dönüyordu. Dizilerden kazanacağımın çok daha fazlasını kazanıyordum. Ticari mantığma bu daha çok uydu ve tercihimi bu şekilde kullandım. Bir de benim İKSV' de çalıştığım bir dönem var, o sırada iş hayatından çok önemli insanlarla tanıştım. Mesleğimle İlgili hayal ettiklerimi başkalarından beklemek yerine, kendim yapmak üzere yola çıktım ve A prodüksiyon adı altında kendi şirketimi kurdum. Proje tasarlıyorum. " Benim şu kadar param var, ilgi alanlarım da bunlar.. Nasıl değerlendirebilirim " arayışıyla gelenlere yaşamlarını ve işlerini tasarlıyorum. Bütçelerini yönetme Yolu çiziyorum. Kişisel ve kurumsal kriz yönetimi tasarımları yapıyorum, bunlarla ilgili seminerler veriyorum. Kendi geliştirdiğim bir sistem var. Daha çok CEO'lar ve büyük şirketlerle çalışıyorum. 2001 yılından beri ekibimle birlikte büyüyerek yoluma devam ediyorum. Bir yandan oyunculuk diğer yandan eğitimler, organizasyonlar, sunumlar ve prodüksiyonlarla aktif ve yoğun bir hayatım var.
Şöhretin senin için anlamı ne?
Hiçbir anlamı yok. Popüler işler ortalama algıyı yönetir, mutluluğu en kolay yerinden tutmayı sağlayabilir! Ama o zaman sadece popüler olmak üzere bir varoluşu temsil edenlerden İbaret kalırsın. Bir gün öyle olmadığında; Kendini açıklayacak, tanımlayacak duygularını da kaybedersin. Gerçek olan hayatın kendisidir.
Oyunculuk dışında cebinde olan ve zaman zaman ortaya koyduğun yeteneklerin, hobilerin neler? Bunların arasından seni kişisel ve oyunculuk açısından en çok besleyen hangisi?
Benim fiziksel tüm aktivitelere karşı yeteneğim var. Şarkı söylerim, dans ederim, çeşitli organizasyon ve seminerlerde konuşmalar yaparım. Kristal mineral ve fosil koleksiyoneriyim. Tüm bunlar oyunculukta canlandırdığım karakterleri mutlaka besliyordur.
Çok ilginç, koleksiyonerlik merakından biraz bahseder misin?
Yıllar önce Cunda adasına tatile gittiğimde bir dükkandan taş aldım. O dükkan sahibi ile kurduğum arkadaşlık dostluğa ve iş ortaklığına kadar ilerledi. Jeolog olduğu için kendimi bu ananda geliştirmemde yardımcı oldu. Türkiye’deki hatırı sayılır birkaç koleksiyonerden biriyim. Bazı fosillerin ve kristallerin sertifikaları var, çok az sayıda oldukları için dünya mirasını da korumuş oluyoruz. Elimizde 700 milyon yıllık parçalar var.
Müze hayalimizi, son zamanlarda dünyayı etkisi altına alan Corona19 salgını, güvenlik ve ekonomik açıdan sert bir dönemden geçtiğimiz için askıya aldık.
Motivasyonun düştüğünde veya öfkelendiğinde seni o karanlık bölgeden ne çıkarır?
Ailem... Beni tek motive eden şey onlar zaten. Ailem olması en büyük hayalimdi, gerçekleştirdim. İkinci büyük hayalim de, onları güvende ve sağlıklı olarak bir arada tutmak. Benim yumuşak karnım bu. Aile birliği ve kutsallığı üzerine yapılan espiriler bile kırmızıçizgimdir.
Herkes aşkı kendine göre tanımlar, senin için aşkın tanımını sorsam...
Aşkın ben de bir karşılığı vardı Nihan Aygen.. Sonra bir aşk daha eklendi Nil Aygen... Aşk, başkasının göremediğini senin görebiliyor olmandır. Aşk arayıştır, kaçıştır, yakarıştır, nefestir. Hiçbir duygunun sebebinin bulunamadığı gibi aşkın da sebebi bulunamamıştır, bulunamayacaktır.
Sizinki çok güzel bir aşk hikayesi anlatır mısın?
2010 yılında tasarladığım bir proje vardı, bir ilan hazırlattım. Oyuncu seçmeleri için audition açtık. Herkesin onar dakikası vardı. Nihan ikinci gün içeri girdi, ben "Karım " dedim kendi kendime.. Enerjisi beni sardı, kendimi o güne kadar hiç hissetmediğim kadar iyi, güçlü ve mutlu hissettim. Üçüncü seçmelerden sonra çalışmalara başladık, kısa bir süre sonra da evlilik teklif ettim ve altı ay içinde evlendik.
On yıllık bir evliliği ilk günkü duygularla ayakta tutan dinamik ne?
İlk günkü duygularla değil, her gün o on yılın yeniden başlangıcı oluyor. Ömrüm boyunca Nihan eşimmiş ve ben bunu sadece on yıldır biliyormuşum. Bundan sonraki on yıllarda da bilmeye devam edeceğim. Ben bugün karımın elini ilk kez tutmuş gibi hissediyorum. Her an bir ilk. Hep yeni..
Anne-Baba olarak çok sevdiğim bir sloganınız var “Nil’le Hayat Bambaşka” Baba olduktan sonra varlığını bilmediğin hangi duyguları keşfettin?
Birincisi, güvenlik ve sağlık konusunda gerekli olan her şeyi annesiyle birlikte yapmaya çalışıyoruz. Nil’de 4 Yaşında olmasına rağmen güvenlik konusunda çok bilinçli. İkincisi, anne- baba olunca başta biraz buldumcuk oluyorsun, pamuklara sarıyorsun falan... Sonra sana posta koymaya başlıyor. O İstediği zaman isteklerini belirliyor ve ona yardımcı olmanı istiyor. Bu değişiklik de 2+1 olduğunu öğreniyorsun. Onun da farklı bir birey olduğunu fark ediyorsun. Bir yandan da bir zaman sonra (15-20 yıl ) başka bir hayat kurmak üzere gidecek. Sen odağını o çocuğun üzerinde yoğunlaştırsan, odağın gittiğinde yanındaki insanı tanımaz olursun. O yüzden hayatı kaç kişiysen o kadar yaşaman gerekiyor. Sevgi önceliğim yok. İkisinin de eşit değerde eşit öncelikleri var
Sporla aran nasıl?
Dört ay önce trafik kazası geçirdim. O zamana kadar aktif olarak yapıyordum. Göbek fıtığı nedeniyle bir ameliyat durumum var, sonrasında tekrar başlayacağım.
Sosyal medyada herkesin uzun namlulu topları var. Toplumdaki bu ruh halini nasıl yorumluyorsun?
İnsanlar kendilerini ifade edemediklerinde, yabancılara sarıyorlar. Yere tükürmek veya çöp atmaktan farkı yok. Keşke kendilerini ifade edebilecek alanları olsa da mutlu bireyler olabilseler. Bunu çok isterdim.
Takılır mısın oradaki olumsuz yorumlara veya eleştirilere?
Okuyup geçiyorum, küfür veya hakaret varsa blokluyorum. Orası benim albümüm, vitrinim görmek istemiyorum o tarz yorumları.
Setinin olmadığı rahat bir gün nasıl geçer?
Ailemle vakit geçiririm, sokağa çıkarız, gezeriz yeni yerler keşfetmekten zevk alırız. İlber Ortaylı'yı çok severim. “Mobilya alacağınıza dünyayı gezin, İnsanları tanıyın, bakış açınızı geliştirin” diyor. Ben de bu görüşe sahibim.
Yakın gelecekle ilgili neler var hedeflerinde?
Kitap yazıyorum. Üç proje hazırlıyorum ön hazırlıkları yapılıyor şu anda. Yardımcı olan arkadaşlarım var sağ olsunlar. Hepsini yaz başında toparlayacağım. Çağdaş Sanatlarla ilgili projelerim var. Ayrıca yurtdışında ses ve zaman algısıyla ilgili projelerimiz var. Ama bunların hepsi, küresel salgınla verdiğimiz mücadeleye göre hayata geçecek. Umarım gelecek günler sağlık, barış ve huzuru getirir beraberinde... Sanırım en çok buna ihtiyacımız var.
Röportaj Zişan Seçkin @zisanseckin
Fotoğraf Haydar Erçin @haydarercin
Mekan @Doubletreemoda