Müzik çalışmaları sosyal ağlarda 20 milyondan fazla izlenen ve 1 milyondan fazla paylaşılan Valdivia, Flamenko köklerine bağlı kalarak ama aynı zamanda farklı müzik stillerinden ve ritimlerinden esin bularak yeni rotalar keşfediyor.
Piyanosuyla yepyeni bir Flamenko füzyonu yaratan ve eleştirmenler tarafından övgüyle söz edilen Diego Valdivia’ya sahnede 6 Flamenko dansçısı ve 5 müzisyen eşlik edecek. İspanyol piyanist 23 Kasım 2019 Cumartesi akşamı Antalya Kültür Merkezi Aspendos Salonu’nda gerçekleşecek konseri öncesinde sorularımızı yanıtladı.
Piyano çalmaya nasıl başladınız?
Diego Valdivia: Bir Noel zamanı, sanırım 5 yaşında falandım, babaannem bana ve kardeşlerime birer Casio org almıştı. Böylece Oliver ve Benji, Zodyak Şövalyeleri gibi izlediğim çizgi filmlerin şarkılarını çalmaya başladım. Kız kardeşim org çalmayı bıraktı ama erkek kardeşim ve ben müziği hiç bırakmadık. 9 yaşındayken Algeciras’taki (Cádiz) Paco de Lucía Konservatuvarında eğitim almaya başladım. Konservatuvarda aldığım akademik eğitim sayesinde piyano çalmayı öğrendim. Bach besteleriyle çok yoğun egzersiz yaptığımı anımsıyorum. Ama 12 yaşındayken kendi fikirlerimi ve kendi müziğimi besteleme ihtiyacı hissettim. Çok küçük yaşlardan itibaren sinemaya yoğun bir ilgi duyuyorum. Film müziklerini piyanoda seslendirmekten büyük keyif alıyorum.
Popüler dizi Game of Thrones’un soundtrack’ine de Flamenko yorumunuzu kattınız ve sizin çaldığınız versiyon Birleşik Krallık’ta “dünyanın en iyi yorumu” seçildi. Bunu bekliyor muydunuz?
Diego Valdivia: Aslına bakarsanız hayır, beklemiyordum. Sosyal ağlarda paylaştığımızda çok izlenerek çok büyük bir yankı uyandırdı. Çünkü orijinalini bozmadan Flamenko bir dokunuş kattık ve çok sevildi. Ama yine de bu boyutlarda bir ilgi beklemiyordum.
İcracı kimliğinizin yanı sıra kendi bestelerinizi de yapıyorsunuz. Besteleme sürecinize dair bize ne söylersiniz? İşlerinizi, sound’unuzu nasıl anlatırsınız?
Diego Valdivia: Müzikle ilgili en sevdiğim şey aklıma gelen bir melodiyi şekillendirme aşaması. Size heyecan veren ve sizi yükselten o kıvılcım bir kez çakınca başka hiçbir şeyin önemi kalmıyor. Yeşil ışık o anda yanıyor ve çalışmaya başlıyorum. Benim üretmemi sağlayan o duyguları doğru bir şekilde aktarabilmek için çalışıyorum. Bu duygu geçişini başardığımda ve seyirciyle bağlantı kurabildiğimde yaşadığım his harika. Çünkü bu duyguları paylaşmak bizi insan ve toplum yapıyor. Eğer bir beste beni ikna edemiyorsa yaptığım işte bir eksiklik olduğunu hissediyorum ve bağlantı kurmam da zorlaşıyor. Ama bir kere o tınıyı yakaladığımda onu şekillendirmeye ve yapılandırmaya başlıyorum. Sonrasında müzik direktörüm ve sağ kolum Daniel Valenzuela ile bir araya geliyoruz ve parçaya Flamenko dokunuşunu katıyoruz. Karakteristik bir stilim var, bir Endülüs sound’u da diyebiliriz. Piyanoma, Flamenko’nun olmazsa olmaz enstrümanları gitar ve cajónun yanı sıra keman ya da viyola gibi daha klasik enstrümanlar eşlik ediyor. Ama temelinde Flamenko ritimleri var.
Hayata ve müziğe dair esin kaynaklarınız neler? Diğer sanat dallarına da ilgi duyuyor musunuz?
Diego Valdivia: Hayatın kendisi, deneyimlerim, nostalji, sevgi… Bunlar başlı başına esin kaynağı. Diğer sanat dallarından sinemaya, görsel işitsel çalışmalara ilgi duyuyorum.
Antalya konseriniz öncesinde nasıl hissediyorsunuz? Türkiye’ye dair izlenimlerinizi paylaşır mısınız?
Diego Valdivia: Çok heyecanlıyım. Türkiye her zaman çok görmek istediğim bir ülkeydi, bu vesileyle geleceğim için çok mutluyum. Mimarisi, insanları, doğası hakkında arkadaşlarımdan hep çok güzel şeyler duydum. Tarihi zenginlikleri, medeniyetlerin kesiştiği bir noktada olması çok özel ve heyecan verici. Dünyanın en eski kalıntıları Göbeklitepe’de keşfediliyor. Ben de bu kazı çalışmalarını merakla takip ediyorum. Konserim için gün sayıyorum. Antalya, Akdeniz’in en özel kentlerinden, falezleri büyüleyici… Türk kültürünü ve coğrafyanızı daha yakından tanımak için sabırsızlanıyorum.
Konserinizin nasıl bir repertuvarı olacak?
Diego Valdivia: Kendi bestelerimin yanı sıra bilinen bestelerin Flamenko yorumlarının da yer aldığı bir repertuvar hazırladık. Gitarda Daniel Valenzuela, perküsyonda José Manuel Rodríguez, kemanda Ana Castillero, viyolada Juan Miguel Camacho olacak. Ayrıca José Lucena, Nicolás Jurado, Raquel Santiago, Judit de la Rosa, Mar Clavijo and Mario de los Santos’tan oluşan muhteşem bir dans grubu bizlere eşlik edecek.
Piyanosuyla yepyeni bir Flamenko füzyonu yaratan ve eleştirmenler tarafından övgüyle söz edilen Diego Valdivia’ya sahnede 6 Flamenko dansçısı ve 5 müzisyen eşlik edecek. İspanyol piyanist 23 Kasım 2019 Cumartesi akşamı Antalya Kültür Merkezi Aspendos Salonu’nda gerçekleşecek konseri öncesinde sorularımızı yanıtladı.
Piyano çalmaya nasıl başladınız?
Diego Valdivia: Bir Noel zamanı, sanırım 5 yaşında falandım, babaannem bana ve kardeşlerime birer Casio org almıştı. Böylece Oliver ve Benji, Zodyak Şövalyeleri gibi izlediğim çizgi filmlerin şarkılarını çalmaya başladım. Kız kardeşim org çalmayı bıraktı ama erkek kardeşim ve ben müziği hiç bırakmadık. 9 yaşındayken Algeciras’taki (Cádiz) Paco de Lucía Konservatuvarında eğitim almaya başladım. Konservatuvarda aldığım akademik eğitim sayesinde piyano çalmayı öğrendim. Bach besteleriyle çok yoğun egzersiz yaptığımı anımsıyorum. Ama 12 yaşındayken kendi fikirlerimi ve kendi müziğimi besteleme ihtiyacı hissettim. Çok küçük yaşlardan itibaren sinemaya yoğun bir ilgi duyuyorum. Film müziklerini piyanoda seslendirmekten büyük keyif alıyorum.
Popüler dizi Game of Thrones’un soundtrack’ine de Flamenko yorumunuzu kattınız ve sizin çaldığınız versiyon Birleşik Krallık’ta “dünyanın en iyi yorumu” seçildi. Bunu bekliyor muydunuz?
Diego Valdivia: Aslına bakarsanız hayır, beklemiyordum. Sosyal ağlarda paylaştığımızda çok izlenerek çok büyük bir yankı uyandırdı. Çünkü orijinalini bozmadan Flamenko bir dokunuş kattık ve çok sevildi. Ama yine de bu boyutlarda bir ilgi beklemiyordum.
İcracı kimliğinizin yanı sıra kendi bestelerinizi de yapıyorsunuz. Besteleme sürecinize dair bize ne söylersiniz? İşlerinizi, sound’unuzu nasıl anlatırsınız?
Diego Valdivia: Müzikle ilgili en sevdiğim şey aklıma gelen bir melodiyi şekillendirme aşaması. Size heyecan veren ve sizi yükselten o kıvılcım bir kez çakınca başka hiçbir şeyin önemi kalmıyor. Yeşil ışık o anda yanıyor ve çalışmaya başlıyorum. Benim üretmemi sağlayan o duyguları doğru bir şekilde aktarabilmek için çalışıyorum. Bu duygu geçişini başardığımda ve seyirciyle bağlantı kurabildiğimde yaşadığım his harika. Çünkü bu duyguları paylaşmak bizi insan ve toplum yapıyor. Eğer bir beste beni ikna edemiyorsa yaptığım işte bir eksiklik olduğunu hissediyorum ve bağlantı kurmam da zorlaşıyor. Ama bir kere o tınıyı yakaladığımda onu şekillendirmeye ve yapılandırmaya başlıyorum. Sonrasında müzik direktörüm ve sağ kolum Daniel Valenzuela ile bir araya geliyoruz ve parçaya Flamenko dokunuşunu katıyoruz. Karakteristik bir stilim var, bir Endülüs sound’u da diyebiliriz. Piyanoma, Flamenko’nun olmazsa olmaz enstrümanları gitar ve cajónun yanı sıra keman ya da viyola gibi daha klasik enstrümanlar eşlik ediyor. Ama temelinde Flamenko ritimleri var.
Hayata ve müziğe dair esin kaynaklarınız neler? Diğer sanat dallarına da ilgi duyuyor musunuz?
Diego Valdivia: Hayatın kendisi, deneyimlerim, nostalji, sevgi… Bunlar başlı başına esin kaynağı. Diğer sanat dallarından sinemaya, görsel işitsel çalışmalara ilgi duyuyorum.
Antalya konseriniz öncesinde nasıl hissediyorsunuz? Türkiye’ye dair izlenimlerinizi paylaşır mısınız?
Diego Valdivia: Çok heyecanlıyım. Türkiye her zaman çok görmek istediğim bir ülkeydi, bu vesileyle geleceğim için çok mutluyum. Mimarisi, insanları, doğası hakkında arkadaşlarımdan hep çok güzel şeyler duydum. Tarihi zenginlikleri, medeniyetlerin kesiştiği bir noktada olması çok özel ve heyecan verici. Dünyanın en eski kalıntıları Göbeklitepe’de keşfediliyor. Ben de bu kazı çalışmalarını merakla takip ediyorum. Konserim için gün sayıyorum. Antalya, Akdeniz’in en özel kentlerinden, falezleri büyüleyici… Türk kültürünü ve coğrafyanızı daha yakından tanımak için sabırsızlanıyorum.
Konserinizin nasıl bir repertuvarı olacak?
Diego Valdivia: Kendi bestelerimin yanı sıra bilinen bestelerin Flamenko yorumlarının da yer aldığı bir repertuvar hazırladık. Gitarda Daniel Valenzuela, perküsyonda José Manuel Rodríguez, kemanda Ana Castillero, viyolada Juan Miguel Camacho olacak. Ayrıca José Lucena, Nicolás Jurado, Raquel Santiago, Judit de la Rosa, Mar Clavijo and Mario de los Santos’tan oluşan muhteşem bir dans grubu bizlere eşlik edecek.